Denizli Haber - Başta Fransa olmak üzere Avrupa'da artışa geçen İslam düşmanlığına dikkat çeken Başkan Filiz Müslümanlara yönelik baskıların her geçen gün daha da arttığını söyledi.

İslam'ın yükselişinden rahatsız olanların, bizzat kendilerinin sebep olduğu krizleri öne sürerek, dinimize saldırmakta olduğunu ve Müslümanları baskı altında tutan bir sürece doğru gidildiğini vurgulayan Başkan Filiz, yayımladığı mesajında devamla şu ifadelere yer verdi:

“İslamofobinin bütün dünyada yaygınlaştığını görüyoruz. Fransa başta olmak üzere bir çoğu ülkesinde yaşayan Müslümanlara yönelik psikolojik baskı ve İslam karşıtı uygulamalarına her gün bir yenisini ekliyor. İslam karşıtı davranışlarıyla sık sık gündeme gelen Fransa, bu kez çerçeveyi daha geniş tutarak "siyasal İslam" ve "ayrılıkçı fikirlerle" mücadele kisvesi altında ülkedeki Müslümanları daha da baskı altında tutmaya çalışıyor.

Son iki asırda başta Cezayir olmak üzere Afrika'nın birçok ülkesinde İslam topraklarını işgal ve talan eden, yüzbinlerce Müslümanı katlederek soykırım uygulayan Fransa'nın hem insanlığa hem de İslam’a karşı sicili bozuktur. Fransa, Afrika’da Müslümanlara karşı uygulamış olduğu utanç verici tekniklerin bir benzerini kendi ülkesindeki Müslümanlara karşı uygulamaya çalışmaktadır. Başörtülü kişilerin potansiyel terörist olarak görüldüğü, her olayda Müslümanların toplumsal bir suçlamayla karşı karşıya kaldığı Fransa'nın kendi hataları ve maceraları için İslam dinini ve Müslümanları günah keçisi yapmaya çalışması bir akıl tutulmasıdır.

Hiç kuşkusuz bunda Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un payı oldukça fazladır. Macron; İslam’a karşı olan kin ve nefretini artık aleni bir savaşa dönüştürmüştür. “İfade özgürlüğü” adı altında İslam düşmanlığını normalleştirmeye çalışmaktadır.

İslam ve Müslüman karşıtı söylemler, günümüzde Batılı siyasetçilerin başarısızlıklarını örtmek için başvurdukları en kullanışlı enstrümanlar olduğu aşikardır. Her geçen gün kamuoyunun güvenini kaybeden Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, son olarak “İslam bugün dünyanın her yerinde krizde” ve “Planladığımız stratejinin dördüncü ekseni, Fransa’da aydın/aydınlatılmış bir İslam inşa etmektir” diyerek , İslam karşıtlığını ve düşmanlığını körükleyen tahrikkar bir ifadeyle provakasyon yapmaktadır ve hedef göstermektedir.

Hz. Muhammed'in Charlie Hedbo tarafından karikatürize edilmesini 'ifade özgürlüğü' olarak niteleyen sonrasında kullandığı ''İslam krizde'' ifadesi tehlikeli ve kabul edilemez bir ifadedir. Hiçbir Müslüman ülkenin böyle bir hadsizliğe rıza göstermesi mümkün değildir.

Derinleşen ekonomik ve sosyal sorunlar nedeniyle protestolarla çalkalanan Fransa'da, Macron'un seçimlerde oy toplama kaygısıyla ve aşırı sağın etkisiyle İslam karşıtlığını siyasi malzeme haline getirmesi dikkati çekiyor.

Macron, Fransızların hayatını yakından ilgilendiren sorunları çözecek projeler sunmak yerine İslam'la ilgili gerçeği yansıtmayan ve Müslümanları zor duruma sokacak adımlar atmaya çalışıyor.

İslam’la ve Müslümanlarla ilgili yeni olmayan bu çıkışlarının, ülkede aşırı sağa kayan oyları geri almaya çalıştığı şeklinde açıklayanlar olsa da, kanaatimce bunlar yalnızca 2022’deki seçimlere endeksli olmayıp, özellikle de uzun süredir Avrupa’da alabildiğine gündemde olan “Avrupa İslam’ı” oluşturma projesi ve tartışmalarıyla ilgilidir. Ama şu unutulmamalıdır ki İslam tekdir. 'Fransız İslam'ı', 'Avrupa İslam'ı', 'Avusturya İslam'ı' diye bir şey söz konusu bile olamaz.

Avrupa çapında siyasî bir proje olarak karşımızda duran; İslamın yapısını değiştirmek amaçlı, edepsizlik ve saygısızlıktan öte açık bir provokasyon olan; Hadsiz Macron’un bu hezeyanları, Avrupa’da/Batı’da hemen hiç tepki çekmedi, hatta desteklendi.  Bu bağlamda, şayet Türkiye’de Yahudiler veya Hristiyanlarla ilgili bu açıklamayı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan  yapmış olsaydı, Avrupa başta olmak üzere, dünya siyaseti ve medyasının nasıl tepki vereceğini hayal etmek hiç zor olmasa gerek.

2 Ekim’de Cumhurbaşkanı Macron’un ayrımcılık, içe kapanıklıkla ilgili bir yasa hazırlayacağız dedikten bir gün sonra, Paris’te bulunan Hz. Ömer Camisi’ne baskın yapıldı. Burada çocukların gizli bir şekilde kurs aldığını iddia ederek bu baskını gerçekleştirdiler. Kalabalık bir polis grubu 15 yaşından küçük çocukların olduğu camiye geldiler. Çocuklar burada sadece Kur’an dersi alıyorlardı.

Bunun akabinde daha geçtiğimiz günler’de, Almanya'da camiye yapılan baskın ise düpedüz İslam düşmanlığıdır. Bu çirkin eylemle ibadet yerlerinin kutsallığı hiçe sayılmıştır. Berlin'in en köklü camilerinden olan Mevlana Camisine 150 polis tarafından sabah namazı esnasında yapılan bu baskını şiddetle kınıyorum. Bu baskılar; Müslümanları tamamen sindirip asimile etme amacı taşıyor.

“İslam’ın büyük bir kriz içinde” olduğunu iddia edenler  ve “aydınlanmış bir İslam” vaat edenlere bir çift sözüm var: Asıl kriz’de olan sizin ülkelerinizdir. Asıl sorunlu olan sizin kafa yapılarınızdır. Aydınlanması gereken İslam dini değil, sizin karanlık düşüncelerinizdir. İslam’a düşmanlık psikolojik bir hastalıktır. İslam'a karşı mücadele etmeye çalışanlar, dün olduğu gibi bugün de kaybedenlerden olacaktır. Gelecek İslamındır.”

Editör: TE Bilişim