Deliye her gün bayram derler; müslümanlara yılda en az iki kez bayramdır. Zamanın geriye döndürülebilmesi mümkün değilse; eski bayramlarda hep açık duran kapılardan giren onlarca çocuk şimdi büyüdü bile. Yeni yüzler ve yeni heyecanlar her sene. Bugün, cici cici elbiseleriyle çocukların bayramlaşma sevincini seyretmek yeterliyse de; paylaşmanın tadı hiçbir şeyde yok o saf sevgiyi büyüklerle de... Bizler; eksilerek, çoğalarak... Aramızda olmayanları sevgiyle anarak, çok ama çok özleyerek... Aramıza yeni katılanları sevinçle kucaklayarak... Kah gülerek kah ağlayarak; birlikte nice anlar biriktirmeye devam etmeye çalışan ve birbirini seven insanlarız. Bayram gibi bayram olması için her yerde; biliriz insanların birbirinin kıymetini anlaması gerekir. Salt insan kıymeti bilmek yetmez; canlıların kıymetini anlamak gerekir, bayramları neşeli kılmak için. İyi neneler, dedeler, amcalar, dayılar, teyzeler, kuzenler, yeğenler, arkideşler... Hep uzaktayken bile sanki yanımızda gibi konuşulabiliyorsa eğer; bu bizim hep birlikte gayretimizdendir. Hayretimiz; bayramların bayram gibi geçmesi için; herkese düşen görevler vardır. Arada bir de olsa hal hatır sormak gibi... Saygı ve sevgiyi emek emek büyütmek gibi... Kuruyan yerlerden yeniden budayabilmek gibi... Eski bayramları özlüyoruz, ama yaşatmaya gayret ediyoruz eski bayramların samimiyetini her şeye rağmen. Şükür ki yine açık kapılar ardına kadar. Sonra yağmur yağıyor bayramın ilk günü; bereketleniyor toprak.... Yaşam güneşiyle bulutuyla, kuşuyla çocuğuyla devam ederken geriye yalnızca güzel anılar ve birbirine iki yıl sonra yeniden sarılabilmenin neşesi kalıyor....