Öğretmen sözcüğü bilinçli veya bilinçsiz, her dönemde beni heyecanlandırmıştır. Henüz 5-6 yaşlarında olduğumu düşünüyorum, ilkokula bile başlamamıştım. O zamanlarda oturduğumuz Ankara’daki evimizin önünden insanlar telaş içerisinde ve guruplar halinde işlerine giderler, ben ise çocuk aklımla onları izlerdim…

Bu insanlar içinde benim en fazla dikkatimi çeken öğretmen gurupları olurdu, onlar diğer insanlara göre daha dingin gelirlerdi bana. Daha mutlu ve yaptığı işten hoşnut oldukları, adeta yüzlerine ve davranışlarına yansımıştı, ben böyle hissederdim, hatta zaman zaman ev hanımı olan annemin neden öğretmen olmadığını sorgulardım…

Aslında lise yıllarımda öğretmen olmak için pek de dayanılmaz bir arzu hissettiğimi hatırlamıyorum. Bunun nedenini yıllar sonra yaşadığım süreç içerisinde ancak anlamlandırabilmiştim.

Aslında ailemin beni okutmaya pek de niyeti olmadığını hatırlıyorum. O dönemin Türkiye’sinde, (1979-1980) anarşinin çok yoğun olduğu, hiçbir şekilde can güvenliğinin bulunmadığı, özellikle Ankara’da okullarda daha fazla öğrenci guruplarının çatıştığı yıllardı…

Yalnızca bu da değil, aile çevremdeki benden büyük bütün kızlar, ortaokula bile yollanmazlar, ilkokuldan sonra evde birkaç yıl annelerine yardım ederek ev işlerini öğrenir, daha sonrada iyi bir kısmetle evlendirilirlerdi. Ama benim hiç de böyle bir niyetim yoktu…

Benim üniversite okuma şansım belki hayal olabilirdi ama hiç olmazsa lise mezunu olup, çalışarak ayaklarımın üzerinde durabilmek için çaba sarf edebilirdim pekala… 

Zaten ortaokula da babam mesaide iken annemi zorlayarak kendimi kaydettirmemiş miydim, olabilirdi gene bir yolunu bulabilirdim derken buldum da. Arkadaşımın annesini ikna ederek ailemin haberi olmadan kendimi liseye yazdırtmıştım. Lise ama normal liseye hayatta göndermezlerdi o yüzden, kız meslek lisesi…

Zorlu bir mücadeleden sonra, lise yaşantım başlamıştı başlamasına da, babamda okula yollamamak için elinden geleni yapıyor, bir sürü şartlar koşuyordu. Yani okula devam edebilmek için gerçek anlamda iyi bir öğrenci olmak zorunda idim.

Şu an düşünüyorum da bütün öğrenim yaşantımda (hala devam eder) hep öğretmeni en iyi görebileceğim en ön sırada oturup, gözlerinin içine bakarak ders dinleme alışkanlığım vardı.

Lise yıllarımda çok farkında olamasam da hep içimde olan aslında edebiyat dersi öğretmeni olabilmekti, ama ben kız meslek lisesine gidiyordum ve ancak alanımda bir öğretmen olma ihtimalim vardı ve oda çok zor bir ihtimaldi, hatta hayaldi diyebilirim…

Sonuçta mucize denecek bir şekilde kendimi öğretmen okulunda bulmuştum. Aman Allahım o ne kadar güzel bir duygu idi, ben gerçektende öğretmen olacaktım… Olsun belki edebiyat öğretmenliği olamıyordum, ama gene de öğretmen olacaktım ya, önemli olan öğretmen olabilmek değil miydi benim için…

Bir de bizim okulumuz, daha öncesinde öğrenci olarak, belirli yıl kurs öğretmenliği yapmış kişileri alıyorken, ilk kez biz üniversite sınavı ile girmiştik okula ve bize sürekli o üst sınıfta olan, büyük ablalarımız, son derece acımasızca sizi öğretmen yapmayacaklar diye korkutarak, moralimizi bozuyorlar ve adeta bizi çoluk çocuk olarak görüyorlardı…

Bu konuda pek de haksız sayılmazlardı, bizler 19-20 yaşlarımızda öğretmen olarak göreve başlamıştık. Sonrasında o öğretmen olarak çalıştığım yıllar nasılda telaşla akıp gitmişlerdi. O yılların içinde birde lisans tamamlama eğitimine başlamıştım, henüz yaşım 30 bile olmamıştı belki ama, ben üç çocuk annesi bir öğretmendim aynı zamanda. Evet tamı tamına 23 yıl görev yapmış fakat öğretmenliğe doyamadan ayrılmak zorunda kalmıştım, o çok sevdiğim öğretmenlik mesleğinden, aslında bir zorunluluk ayırmıştı beni…

Belki de içimdeki o bitmemiş aşktı öğrenme ve öğretme isteğini tetikleyen, emekli olmuş olsam da hiçbir zaman kopamadım öğretmenlikten, bulduğum her fırsatta öğretmenlik yapmaya gayret ettiğim gibi, bunu yapamadığım durumda ise hep öğrenciliğim devam etti, şu an bile bir öğrenciyim.

Aslında ben hem öğrenmeyi hem de öğretmeyi çok sevdiğimi keşfettim.  Bu enerjinin bana çok iyi geldiğini biliyorum. Yaşadığım sürece de öğrenmeye ve öğretmeye devam etmek en büyük arzum olacak. Öğrenme ve öğretme aşkı bütün öğretmenlerin ortak özelliği diye düşünüyor ve bu aşkın hiç son bulmaması dileği ile bütün öğretmenlerimizin öğretmenler gününü gönülden kutluyorum.

ÖĞRENME VE ÖĞRETME AŞKI İLE HOŞÇAKALIN