Bu yazı bir önceki yazımın devamı niteliğindedir. Çok eleştirilen, yıpratılan ve sadece rektör eşi diye tanımlanırken donanımı yok sayılan bir kadını tanıdığım en yalın haliyle aktardığım bir önceki yazının devamında atama yapılan kadronun özelliklerine değinmek istiyorum.

Bir önceki yazıma başlarken bahsettiğim Mustafa Kalemli örneği etik ve ahlak ayrımı açısından verilmiş bir örnekti. Yaşanılan olayda ahlaken bir problem olmadığı da aşikârdı. Özellikle de etik kısmı tartışılır diyerek bırakmayı yeğlemiştim. Asıl vurgulamak istediğim, meslek etiği noktasında çok hassas (!) davrandığını düşünen, ancak atamanın ahlaken de sıkıntılı olduğu izlenimi vererek toplumsal infiale yol açan medyaya aynayı çevirmek ve öz değerlendirmelerini yapmalarını sağlamak istememdi.

13 Nisan2005 tarihli 25785 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “KAMU GÖREVLİLERİ ETİK DAVRANIŞ İLKELERİ İLE BAŞVURU USUL VE ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİK” Madde 14

Görev ve yetkilerin menfaat sağlamak amacıyla kullanılmaması

Madde 14 — Kamu görevlileri; görev, unvan ve yetkilerini kullanarak kendileri, yakınları veya üçüncü kişiler lehine menfaat sağlayamaz ve aracılıkta bulunamazlar, akraba, , dost ve hemşehri kayırmacılığı, siyasal kayırmacılık veya herhangi bir nedenle ayrımcılık veya kayırmacılık yapamazlar.

Kamu görevlileri, görevlerinin ifası sırasında ya da bu görevlerin sonucu olarak elde ettikleri resmi veya gizli nitelikteki bilgileri, kendilerine, yakınlarına veya üçüncü kişilere doğrudan veya dolaylı olarak ekonomik, siyasal veya sosyal nitelikte bir menfaat elde etmek için kullanamazlar, görevdeyken ve görevden ayrıldıktan sonra yetkili makamlar dışında hiçbir kurum, kuruluş veya kişiye açıklayamazlar.” denilmektedir.

 

Etik kısmına dair kesin bir yargı koymama nedenim ise yürürlükteki içerisinde yer alan ve kapsamın tanımlandığı 2. Maddedir.

Madde 2 — Bu Yönetmelik; genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, kamu iktisadi teşebbüsleri, döner sermayeli kuruluşlar, mahalli idareler ve bunların birlikleri, kamu tüzel kişiliğini haiz olarak kurul, üst kurul, kurum, enstitü, teşebbüs, teşekkül, fon ve sair adlarla kurulmuş olan bütün kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan; yönetim ve denetim kurulu ile kurul, üst kurul başkan ve üyeleri dahil tüm personeli kapsar.

Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Bakanlar Kurulu üyeleri, Türk Silahlı Kuvvetleri, yargı mensupları ve üniversiteler hakkında bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz.

http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=7.5.8044&MevzuatIliski=0&s

 

Gelelim medyanın buradaki tavrına. Üniversitelere uygulanamayacak bu yönetmelikte yer alan Madde 14’e göre eşini enstitü sekreteri olarak atayan rektörü eleştiren medya, hemen akabinde görevden almalar için aynı maddenin hükümlerine göre rektörün yanında olması gerekirken; yine rektörü eleştirmiştir. Hani insanın sorası gelmiyor değil, “Kusura bakmayın, ya da bakın çok mühim değil, sizin derdiniz ne?”

 

Bir de atama yapılan kadronun özelliklerini sıralamakta fayda var. Enstitü, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının 31.12.2015 tarih 72480 sayılı yazısı ile Pamukkale Üniversitesi bünyesinde kurulmuş olup, Türkiye'nin ilk İslami İlimler Enstitüsü olma özelliğini taşımaktadır.

Yükseköğretim Üst Kuruluşları ile Yükseköğretim Kurumları Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği Madde 6:

 

 Görevde yükselme sınavına tabi olmadan yapılacak atamalarda aranacak şartlar

 Madde 6 — Bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin (1), (2), (3), (4), (5) ve (6) numaralı alt bentleri ile (b) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan kadrolara sınavsız atama yapılır. Ancak, bu kadrolara yapılacak atamalarda aşağıdaki şartlar aranır.

             a) Genel Sekreter, Genel Sekreter Yardımcısı, I.Hukuk Müşaviri, Daire Başkanı, Üniversite Hastaneleri Başmüdürü, Fakülte Sekreteri, Yüksek Okul Sekreteri, Enstitü Sekreteri ve Savunma Sekreteri kadrolarına atanabilmek için;

             1) En az fakülte veya dört yıllık yüksekokul mezunu olmak,

             2) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 68 inci maddesinin (B) bendinde belirtilen şartları taşımak,

http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2005/11/20051112-6.htm

 

657 sayılı Devlet Memurları kanunu

B) ( Değişik bent: 04/05/1984 - KHK 199/1 md.) (Değişik: 21/2/2013 - 6428/18. madde) Eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfı ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfı hariç, sınıfların 1, 2, 3 ve 4 üncü derecelerindeki kadrolarına, derece yükselmesindeki süre kaydı aranmaksızın, atanmasındaki usule göre daha aşağıdaki derecelerden atama yapılabilir.

(Değişik fıkra: 25/02/2011 tarihli Mükerrer Resmi Gazete - 6111/101 md.) Ancak, bu şekilde bir atamanın yapılabilmesi için ilgilinin;

a) 1 inci dereceli kadrolardan ek göstergesi 5300 ve daha yukarıda olanlar için en az 12 yıl,

b) 1 inci ve 2 nci dereceli kadrolardan ek göstergesi 5300’den az olanlar için en az 10 yıl,

c) 3 üncü ve 4 üncü dereceli kadrolar için en az 8 yıl,

hizmetinin bulunması ve yükseköğrenim görmüş olması şarttır. 

 

İslami İlimler Enstitüsü Denizli merkezine yaklaşık 50 km mesafede Serinhisar İlçesinin Yatağan mahallesinde faaliyet gösterecektir. Kadro gereği itibari ile (Arap ülkelerinden öğrenci gelecek olması, eğitim dilinin Arapça olması nedenleri ile) Arapça bilmek, 4 yıllık yüksekokul veya fakülte mezunu olmak, 10 senelik iş tecrübesinin olması gerekmektedir. Yeni kurulan bir fakülte veya enstitüde iş yükü de fazladır. Elbette bu şartları taşıyan tek isim rektörün eşi değildir. Denizli merkezinde ve 3000 gösterge ile çalışan bir öğretmenin, 2200 göstergeli ve ilerleyen dönemde her gün 100 km yol yapmayı göze almasının bir ayrıcalık değil, fedakârlık olduğu yadsınmamalıdır. (http://www.memurlar.net/haber/651223/universite-idari-yoneticilerinin-ek-gostergeleri-yeniden-duzenlenmeli.html) Derya Hanım’dan bir özür dilenmelidir. Hele işin aslını bilmeksizin haddini aşmışların girdikleri vebal için de Allah affetsin. Yani “o bölümü okudum, ben işsizken reva mı” sorgulaması yapanlar öncelikle 10 senelik tecrübelerinin olmadığını ve bu nedenle bu kadroya atanamayacaklarını o zehir zihinlerine bir not etmeliler. Bizim toplumsal olarak bir diğer sıkıntımız bu, “boşuna mı okuduk, devlet bize iş versin” sorgulamasını yapanların; gerçekten boşuna okuduklarını düşünüyorum. Başka bir yazıda daha geniş ele alacağım.

 

Hal böyle iken, elzem ve boş olan bir kadro var. Aranılan özellikler yukarıda sıralanmış durumda. Hani öfkesini kontrol edemeyerek çözüm olarak rektörü istifaya davet etmişlerin, şartlara uygun buldukları adayları yönlendirmelerini bekliyor üniversite. Türkiye’nin ilk İslam İlimleri Enstitüsü’nün aktif hale gelmesini ve Denizli’mizin kazanmasını hangi hemşerimiz istemez ki? İş buyurmak gibi olmasın da, hazır meclise iken etik yönetmeliğini de herkesi kapsayacak gibi değiştirmeyi denemeliler.