BİZ ADAM OLMAYIZ! (ÖZRÜ KABAHATİNDEN BÜYÜK)

Abone Ol

Geçtiğimiz günlerde hepimiz haberlerde ve sosyal medyada ağızlarındaki  maskeleri ve ellerindeki eldivenleri yollara fırlatanları hep birlikte izledik ve bir kez daha insanların tehlikeli bir virüsün cirit attığı ortamlarda bu türlü davranışlarına hem şaştık, hem kızdık.

Onları temizlemek zorunda olanları getirdik gözümüzün önüne..

Daha sonra belediyeler, çöp kutuları dışında ayrıca kullanıldıktan sonra atmak için özel maske ve eldiven kutuları da oluşturdu.

Bu durumdan sonra, yollara maske ve eldiven atmaya devam edenler var mı yok mu şu anda bilemiyorum.

Fakat bugün birebir şahit olduğum iki olay, bizim toplumuzun bilinç, kültür,  duyarlılık, sağduyudan ve özveriden ne kadar uzak olduğunu bana bir kez daha göstermiş oldu.

Ve içim acıdı..

Biz nasıl bir toplum haline geldik? Sadece kendi dışında hiç kimseyi umursamayan bir hale nasıl dönüştük düşüncesi 25 yıllık gazetecilik hayatımda hep kendime sorduğum bir soru olmuştur. Tabi ki bunun yanıtları çok fazla da neyseeee..

Yazmaya kalksam bir kitap çıkar, ama sonrasında ne olur ben de bilmiyorum.

….Her neyse konuyu dağıtmadan bugün birebir şahit olduğum iki olayı anlatayım sizlere..

Bir arkadaşımla zorunlu ihtiyaçlarımızı alıp hemen dönmek üzere ağzımızda maskelerimiz, elimizde eldivenlerimiz ve mesafeyi göz ardı etmeden Çınar’a doğru yürüyorduk.

İkimiz arasında bile en az 2 metre boşluk vardı. O şekilde kimseyle yakınlaşmadan mesafe bırakmaya çalışarak yürürken, bizim önümüzde  ise 25-26 yaşlarında, kılık kıyafeti yerinde bir genç yürüyordu.

Birden bire caddenin kenarında yer alan ağaçlardan birinin dibine gözümüzün önünde boğazını kazıyarak koca bir bagam fırlattı ve bu gayet normalmiş gibi yoluna devam etmeye başladı. (Yazarken bile sinirlerim hopluyor ve midem bulanıyor)

Bu durumu görür görmez arkadaşım “Delikanlı heyy sen ne yapıyorsun? Bu ne duyarsızlık” diye söylenirken ben “Tüküreceksen cebindeki mendili çıkarıp ona tükürür, sonra da bir çöp kutusu bulduğunda atarsın. Sen ne biçim bir yaratıksın. Böylesi bir ortamda, virüsün kol gezdiği bir zamanda bu nasıl bir davranıştır, ki normal zamanda da iğrenç ve saygısız, duyarsız ve pis bir hareket zaten” diye bağırmaya devam ederken, arkasını dönüp bize “Ne olmuş yani?..Sanki caddeye mi tükürdüm. Ağacın dibine toprağa tükürdüm işte..” diyerek çekti gitti.

Arkadaşım ve ben ağzımızda maskelerimiz, gözlerimiz faltaşı gibi açık kalakalmıştık.

Onun için bu hareket virüs varmış veya yokmuş gayet normaldi. Ve sokaklara, caddelere, ağaçlara, toprağa, önüne gelen her yere pisliğini savurmaya alışmıştı.

Ve.. bu türlü insanlar ne yazık ki toplumumuzda sayılamayacak fazla..

Bunu da hepimiz gayet iyi biliyoruz.

Biz üzüntü ve sinirle yürüyüp alışveriş yapacağımız markete geldik. Arkadaşım marketten alacağı bir şey olmadığı için beni dışarıda beklemeyi tercih edeceğini söyledi.

Ben markete girdim. Market genişti ve gerek kasiyerler, gerekse market görevlilerinin hepsi maskeli ve eldivenliydi.

Aynı şekilde içeriye giren müşteriler de öyleydi.

En azından duyarsız insanlar kadar duyarlı, kendisini olduğu kadar etrafını da düşünenler var dedim ve bir nebze içim rahatlar gibi oldu. Alacağım birkaç şeyi hiç oyalanmadan aldım ve 3-4 adım mesafelerle sıralanmış müşterilerin arkasına bende geçtim. İçimden de “İyi bak burada herkes mesafeye de dikkat ediyor” diye sevinmeye kalmadan arkamda bir ses duyup döndüm.

Arkamda bir bayan vardı ve dibime kadar sokulmuştu.

Bir yandan da elindeki cep telefonuyla oynuyordu.

Dalgınlıkla mesafe olayının farkına varmamış olabileceğini düşündüm ve mesafe olayını işaret ettim. Yüzüme baktı ve omzunu silkerek ve iki adım öteye gitmeden telefonuyla oynamaya devam etti.

Artık kan beynime sıçramıştı.

Market görevlilerinden birine işaret ederek kadını gösterdim. Görevlinin ikazıyla ve bana da ters ters bakarak iki adım uzaklaştı.

Daha sonra işimi bitirdim ve evimin yolunu tuttum.

Fakat bugün gördüğüm iki durum aklıma “Özrü Kabahatinden Büyük” ve “Biz Adam Olmayız” cümlelerini getirdi.

Şimdi bu kadar vurdum duymaz, bencil, kural tanımaz insanların hataları yüzünden evinden çıkmadan sabırla kötü günlerin geçmesini bekleyenlerin suçu ne?

Hastanelerde günlerce evine gidemeyen ve virüsle mücadele için gecesi gündüzüne karışanların suçu ne?

Emniyet güçlerinin, kurallara uyma mücadelesi verenlerin suçu ne?

Kim ister sevdiklerini, yakınlarını, dostlarını, arkadaş ve sevdiklerini kaybetmeyi..?

Kimse istemez değil mi?

O zaman dışarıya çıkmak zorundaysak tek yapacağımız sadece mesafeyi korumak ve hijyene dikkat etmek..

Evde kalmıyorsanız, dışarıda zorunlu ihtiyaçlar için bulunuyorsanız, Allah aşkına en azından biraz duyarlı olun..Biraz vicdanlı olun!

Ve sağlıkla sağlıcakla kalın..