Şu an, içinde bulunduğumuz günlerde, toplum olarak hatta bütün dünyamız, maalesef ki çok zor bir süreçten geçmekte. Bu süreç içinde çevremizde yerli yersiz öyle şeyler söyleniyor, yazılıyor ve paylaşılıyor ki, ister istemez her birimizin kafası oldukça karışıyor…

Öncelikle, üç dört aydan bu yana dünyanın çeşitli ülkelerinde görülerek birçok ölümlere de sebep olan ve bizde de kısa süre önce kendini hissettiren, koronavirüs diye adlandırılan virüsün çok bulaşıcı olduğu bir gerçek. Bu anlamda bireysel olarak tabii ki önlemlerimizi almak ve kişisel hijyenimize de her zaman dikkat etmek zorundayız. Ama bu zaten yapmamız gereken çoğunlukla da yaptığımız şeyler. Bu vesileyle belki de bunu çok fazla önemsemeyen kitleler veya kişiler varsa onların biraz daha dikkat etmesini sağlayacaktır bu durum…

Bizlerin, Türk toplumu olarak, bazen sınırlarımızı belirlemekte zorluk çektiğimiz ve hayır demeyi pek beceremediğimiz durumlar da söz konusu olmakta ve çok fazla iç içe yaşamak zorunda kalabilmekteyiz. Belki de biraz olsun sınırlarımızı belirlemek, hayır diyebilmek konusunda toplumumuz için de zorunlu bir öğreti olacak bu virüs…

 “Hayır diyebilmek özgürlüktür.”

Öncelikle bizlere düşen, dengede kalabilmek. Ne, bu durum hiç yokmuş gibi vurdumduymaz davranmak, ne de, “Aman Allah’ım, öldük, bittik” diyerek hayatın sonuymuş gibi karamsar olmamak…

Her koşulda, dengede kalmak ve paniğe kapılmadan, bu işi bir paranoyaya dönüştürmeden, karamsarlık senaryoları üretmeden, önlemlerimizi alarak, yaşantımıza devam etmeye çalışmak olmalı…

 Bu anlamda tabii ki bu zorlu süreci kendimiz ve ailemiz adına daha kolay ve yaşanabilir hale getirerek çok daha kolay atlatmaya çalışmak için elimizden geldiğince çaba sarf etmek, bu anları işkence gibi görmek yerine, fırsata da çevirebilmek olmalı…

Öncelikle çok yoğun çalışan anne ve babalar bu vesileyle, çocukları ve eşler de birbirleriyle biraz daha fazla zaman geçirme fırsatı elde edecekler. Aileler çocukları ile daha fazla iletişime geçerek onları dinleyerek, onlarla çeşitli oyunlar oynayarak, çocuklarını daha iyi anlama fırsatı yakalayabilirler…

Eşlerse kendi aralarındaki iletişimi daha kaliteli hale getirebilir, birbirlerine çok daha önemli olduklarını hissettirecek özel anlar oluşturabilirler. Kaliteli birliktelikler oluşturarak, belki de hayatın yoğunluğunda unutmaya başladıkları duyguları yeniden hatırlayabilirler…

Şunu bilmemiz gerekir ki çocuk söyleyemediklerini oyunla ifade eder…

“Oyun, hiç konuşamayan çocuğun bile sessiz çığlıklarıdır.”

Önemli olan çocuğun oyun yoluyla anlattıklarını gerçekten anlayabilmektir…

Çocuklarla oynanan oyunlar, anne, baba ve çocuğu daha sıcak bir iletişim içine sokacağından, anne ve babalar çocuklarıyla daha yakınlaşarak, çocuklarını çok daha iyi anlamak için zaman bulacaklar. Bu, özellikle birlikte oynanan yaratıcı oyunlar çocuklar içinse hayatla baş etmelerinde birer rehber, onlara aydınlatıcı anahtar kıvamında olacaktır…

Çocuklar için aile ile iletişim içinde geçecek bir süreç kendilerini ifade etme yeteneklerinin arttığı gibi, hayata karşı daha güvenli duruş sergilemelerine de yardımcı olacak ve ilerideki yaşantılarında ise bu zor anları belki de güzel birer anı olarak hatırlamalarına yardımcı olacaktır…

Ayrıca çocuklarla birlikte vakit geçirmek oyunlar oynamak, büyükler içinse şifa niteliğinde olmakta ve yorgun geçen bir günün stresini aldığı gibi depresyonu da azaltmaktadır…

Bu zorlu süreci bütün insanlık ve ülkemiz insanları için en az hasarla atlatabilmek ve dengede kalabilmek dileğiyle, sağlıkla ve hoşça kalın…

Zeliyha Çınar

Eğitimci

Aile Danışmanı

Çocuk Oyun Terapisti