Vatanımı ve insanlarımızı çok seven biriyim. Kimi zaman kızdığım, üzüldüğüm durumlar olsa da yine de insanlarımızı seven bir yapım var. “Yaratılanı seveceksin yaratandan ötürü” sözüne de sonuna kadar inananlardanım. Senelerdir insanların içinde olduğum için, onları yakından tanıma şansına da kavuştum. Ve bugüne kadar insanlarla ilgili trajik, trajikomik ve komik diye nitelendirebileceğim birçok durumla da karşılaştım. Bugünkü yazımda şahit olduğum ve birebir yaşadığım üç komik olayı anlatmak istiyorum.. …..

Ramazan Bayramının ilk günüydü ve bende aile ziyareti için Bekilli’ye gitmiştim. Henüz Muğla’dan gelmemiş olan küçük kardeşimin, ne zaman geleceğini sormak için aramak istedim ve telefonu tuşladım. Ama kardeşim telefonu açmadı. Ardından, nasıl olsa aramamı görüp bana geri dönüş yapar diye düşündüm ve tekrardan aramadım. 10 dakika sonra telefonuma şöyle bir mesaj geldi : “Benim baldızı aramışsınız biraz önce. Kimsiniz hemen açıklayın, yoksa ben açıklatmasını bilirim” Şaşırmıştım ve ne olduğunu anlamamıştım. Mesajı gönderen numarayı tanımıyordum ve yanıt vermedim. Derdi neyse arasın konuşsun diye düşündüm. Neyse uzatmayayım, bayramın ikinci günü yine farklı bir numaradan bir mesaj daha aldım. Onda ise aynen şöyle diyordu : “Beyefendi beni aradınız, kimsiniz merak ediyorum cevap verin lütfen!” Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken, ikinci mesajı gönderen kişi bu sefer arama yapmaya başladı. Karşıma çıkan bir kadın sesiydi. Ve bana “Dün benim numaramı aradınız, neden aradınız? Size eniştem de mesaj yazdı, karşılık bile vermediniz” dedi.

Bende kendisine kardeşimi ararken, yanlışlıkla bir numarayı farklı çevirmiş olabileceğimi ve kendisini tanımadığımı söyleyerek özür diledim. Onun verdiği yanıt ise aynen şöyle oldu : “Dün bana görücü gelecek kişiler arayacaktı onlar sandım. Siz bana görücü geleceği söylenen kişinin, yakını değil misiniz yani. O zaman niye telefonumu meşgul ediyorsunuz?” demesin mi? Görücülerle bir işimin olmadığını, telefonunu yanlışlıkla aradığımı yeniden söyleyince telefon hışımla yüzüme kapandı.. Telefon elimde şaşkınlıkla kalakaldım. ….

Geçtiğimiz ay arkadaşlarımdan biriyle Marmaris’e bir tekne turuna katılmıştım.. Güzel geziydi. Ben sigara tiryakisi olduğum için, arada teknenin güvertesine çıkıyor ve tütsülenip geliyordum. Yine bir sigara molası için güverteye çıktığımda, benim gibi üç dört kişinin daha güvertede sigara içtiğini gördüm.. Bir elimde sigaram, diğer elimde çakmağım vardı.. İki kişi de yanımda hem sigara içip, hem sohbet ediyorlardı fakat güverte çok rüzgarlıydı. Bir ara yanında arkadaşıyla sohbet eden adamın, başındaki şapkayı rüzgar aldığı gibi denize savurdu attı. Adamcağız şaşkınlıkla ağzını açınca, içtiği sigara da ağzından uçtu gitti.. Bir elinde tuttuğu plaj havlusunu da o şaşkınlıkla rüzgara kaptırınca “Ne oluyo yaa? Ben içeri kaçıyorum. Bu rüzgar beni de götürecek” diyerek can havliyle kendini teknenin içine atınca, gördüklerim karşısında gülmeye başladım.. Tam o sırada benim elimdeki çakmak ve sigara da rüzgarla uçup sulara gömüldü gitti.. Benim durumum ise “gülme komşuna, gelir başına” atasözüne benzedi.. …..

Tüm Türkiye’de olduğu gibi ilimizde de Çınar Meydanı’nda Demokrasi Nöbeti devam edip giderken, bir işim için Çınar’a inmiş ve işimi halledip evime doğru yürümeye başlamıştım. Mahalleye girdiğimde apartmanlardan birinin balkonundan sarkan bir komşu bana seslendi. Başımı kaldırıp baktığımda nereden geldiğimi sordu. Çınar’da işimin olduğunu ve onu halledip döndüğümü söylerken “Kııııııııız Çınar’da köfte ekmek ve ayran da dağıtıyorlarmış doğrumu?” dedi. Şaşkınca yüzüne bakarken “Torunu da alıp gideceğim de, ondan sordum” demesin mi? İçinde yaşamasak komik ülkeyiz gerçekten!. Sağlıcakla kalın.

Editör: TE Bilişim