Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü.

Ben de bugün kendi varlığımızın sesi olayım dedim ve bu günle ilgili duygularımı dile getirmek istedim.

Hani şu sövdüğünüz ,dövdüğünüz ,aldattığınız ,sokağa attığınız ,emeklerini bir çırpıda ödediğiniz ,insan yerine koymadığınız ve "bir kısmınızın katlettiği kadınlar" hakkında senede bir gün, yani bugün yine ahkam kesip bol keseden övgüler yağdıracaksınız.

Oysa ki göstermelik olarak senede bir gün bunları yapmak yerine, elinden tuttuğunuza değer verdiğiniz, sevdiğiniz, insan ve bir birey olduğunu unutmadığınız taktirde göstermelik söz ve davranışlara da gerek kalmayacak ve kadınlar mutluluğu yaşayabilecektir.

Kadına gereken değer verildiğinde, toplumun ve aile okulunun öğretmeni olduğu anlaşılacaktır. Unutmayalım ki toplumlar, kadınları üzerinden şekil alır. Medeniyetin değerlerini koruyan, hem kendi evlatlarının hem de milletin evlatlarının annesidir kadın.

Bir mektep gibi öğreten, fedakarlığı, cefakarlığı, iş gücü ve deryalar gibi sevgisiyle en büyük değeri hak eden kadına, ne yazıktır ki insanlık tarihi boyunca kötü muamele ve haklarına yönelik saldırgan tavırlar hiç bitmemiştir. Geçmişte şiddet, taciz, hakaret ve insan dışı varlık muamelesi, temel hak ve hürriyetlerinden mahrum bırakılma ve daha nice haksızlığa ve zulme uğrayan kadınlara, günümüzde de halâ aynı tavır ve davranışlar artarak sürmekte tecavüz, taciz, şiddet ve haksız muamelelerin önü bir türlü alınamamaktadır.   Oysa ki bir ulusun çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmasında, kadına verilen önemin en büyük unsur olduğu su götürmez bir gerçektir. Kadınlara gereken önemin verilmediği, göz ardı edildiği, sosyal değerinin yeterince anlaşılamadığı dönemlerde, toplumların gelişemediği ve ilerleyemediği de ayrı bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kadınların toplumlarda yerine getirdiği görevleri itibariyle, sosyal sistemin işleyişine katkısı büyüktür. Bu nedenle aile ve toplum arasında bir köprü görevini görürler.

Ataerkil bir yapıya sahip olan ülkemize baktığımızda, toplumun herkese önce erkek, sonra insan olmayı dayattığını görüyoruz. Üstelik bunu haklarını tam yaşayamayan kadınların da yaygınlaştırması ve erkek çocuklarına “Sen erkeksin, her şeyi yapabilirsin” şeklinde yaklaşırken, kız çocuklarına halâ “Sen kadınsın her şeyi yapamazsın, kır dizini otur aşağıya” şeklindeki davranışları anlaşılır gibi değildir.Oysaki hangi kadın kendi yaşadığı şiddet, baskı, eğitimsiz kalma ve değer verilmeme konularını kendi kızına yaşatmak ister ki? Bir kadın kendi yaşadığı sıkıntıların aynısını neden kız çocuğuna da yaşatmak ister? Neden bin bir güçlükle elde ettiği haklarını kendi elleriyle teslim edip geriye doğru adım atmak ister? Onun kadın değil insan ve bir birey olarak neden toplum içinde hak ettiği yerde bulunmasını istemez anlayamıyorum. Hal böyle olunca toplumdaki eğitimli ve çağdaş kadınlar bile şiddet ve baskı unsurundan nasibini almış oluyor. Böylece içinden çıkılamayan bir kısır döngü, bir arpa boyu yol alınamadan sürüp gidiyor.

Atatürk’ün kadınlarla ilgili söylediği şu söz çok anlamlıdır: “Daha esenlikle, daha dürüst olarak yürüteceğimiz yol vardır. Bu yol, Türk kadınını çalışmamıza ortak yapmak, ilmi, ahlaki, sosyal, ekonomik yaşamda erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve destekleyicisi yapmak yoludur.”

Ayrıca “Şuna inanmak gerekir ki, dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir.” diyen Gazi Mustafa Atatürk Türk kadınına haklar tanımasına rağmen, toplum zihniyetimiz bu olguyu kabullenememektedir.

Bu nedenle diyorum ki, toplumun kalkınmasında önemli yere sahip olan kadınlarımız ne zaman erkeklerle eşit olarak görülebilirse, toplum da Atamızın kadına verdiği hak, saygı ve özgürlükleri kabul edip sindirebilir ve değer verebilirse, işte biz o zaman gelişmiş bir ülke olabiliriz. Yoksa ülke ve toplum olarak daha da gerilemeye devam edeceğiz diyorum.

Sağlıcakla!