Bir çocuğun gelişmesi ve yetiştirilmesinde anne kadar, babanın da rolü vardır. Her iki ebeveynin anlaşamadığı durumlarda da “velayetin olmadığı” ki ülkemizde genellikle bu ebeveyn babadır, ebeveyn ile dengeli bir görüşme ortamı sağlanmalıdır. Umursamaz ve çocuğunu görme talebi dahi olmayan babalar apayrı bir yazı konusu. Bugün aklı başında, düzgün bir işe sahip hasbelkader anlaşamadığı için eşinden ayrılan akabinde çocuğundan da boşanmak durumunda bırakılan babalardır konunun öznesi.

Bir çocuk için ardında sağlam duran bir baba, hayatının her evresinde özgüvenini arttırmakta ve özellikle kız çocukları için nahoş yönlere kaymasını engellemektedir.

Asıl sorun pek çok farklı türde var olan problemler için tek bir çözüm yolunda dayatmak. Hastasınız ve neyiniz olduğunun bakılmadan tek bir ilacın dayatılması, ilacın işe yaramadığını söylediğinizde yeni bir ilaç verilemeyeceğini duymanız gibi. Ayda iki hafta ara ile 2 haftasonu alabilirsiniz, bayramın 2. Günü, yaz tatilinde veya yarı tatilde şu kadar gün. Standart reçete. Peki çocuğun babaya düşkünlüğü nedir, babanın konumu, statüsü nedir, anne vermezse rutin günlerde icra ile çocuğa beyaz eşya muamelesi, polis pedagog eşliğinde alım yapılması ne gibi etkiler oluşturur, düşünülmez. Aslında bu kısımların hepsi annelerin inisiyatifindedir. Yazılı kurala bakmaksızın çocuğun ve babanın ihtiyaç duyduğu kadar görüşmelerine izin veren ve ortak bir bireyin sorumluluğunu paylaşmak ve en iyi şekilde yetişmesi adına iyi bir iletişimi sürdürebilen kadınları da illaki takdir etmek gerek.

Amma her zaman bu şekilde bir manzara bulabilmek mümkün değil maalesef. Temel anlamda her boşanan aileye açıklıkla izah edilmeli: “Çocuk birbirinizden hınç almanız için bir yastık, bir eşya değildir. Düşünen, yaşayan bir varlıktır ve siz kadar diğer ebeveynini de sevmektedir. Sizin seçme şansınız vardı eşinizi, ancak onun annesini ya da babasını seçme şansı yoktu.”

Kadınları korumak üzerine konulan kanunlar bazı durumlarda art niyetli olarak kullanılmaktadır ve anne, çocuğu babaya göstermek istememektedir. Hatta kimi hukukçuların erkek müvekkilleri için “1-0 yenik başlıyoruz” demeleri bile işin ne derece kullanılabilir olduğunun da en güzel kanıtı. Her erkeği şiddet potansiyeli taşıyor gibi nitelemek yerine, boşanmalarda özellikle de ortak çocuk varsa duruma ve koşullara uygun esnek çözümler getirilmelidir. Mevcut korumalar, uzaklaştırmaların mağduriyet yaşayan babalarca değerlendirilmesinde gözlenen genel kanı hali hazırdaki kanunları şiddeti törpülemediği, tam tersi şiddeti körüklediği yönündedir. Bir anneyi çocuğundan ayırmak istemeyen vicdanlarımız yavrusundan ayrılmak istemeyen babaların taleplerine duyarsız kalmamalı. Babaların çocuğu kadına karşı kullandığı gerekçesi ile tanınan her hak, özellikle bilinçli kadınlarca çocuğu erkeğe karşı kullanmasına kapı aralamaktadır. Adalet çizgisinde “aman görmeyiversin canım” gibi bir anlayışla yapılan en büyük haksızlık ise çocuğadır.

Boşanan taraflardan anne, çocuğu boşanma hükümlerinde öngörüldüğü üzere vermezse babalar icra yoluyla çocuklarını görmeye zorlanmaktadır. Çocuk bir alacak verecek meselesinde bir mal gibi görülürken, anne borçlu; baba alacaklı olarak değerlendirilmekte, icra masraflarını ise baba ödemektedir. Özellikle anne ve çocuklar başka şehirde ikamet ettiğinde babaya daha fazlaca yük binmektedir. Çocuğu göstermemek bir suç ise, neden göstermeyen herhangi bir cezaya maruz kalmıyor da göremeyen kişi icra işleri ile, aradaki çocuk polis ve pedagog ile muhatap oluyor? Bana kalırsa, çocuğu göstermeyen tarafa icra masraflarının ödettirilmesi ile sorun çıkaran taraf sayısı ciddi oranda düşecektir.

Velayeti alan anne çocuğun okuyacağı okula, tedavi görecekse tek başına tedavisine karar vermektedir. Ortak velayet seçeneği de kanunlara eklenmelidir. Çocuğun gelişimine dair kararlarda özellikle de aklı başında, düzgün bir yaşamı olan babalar yokmuş gibi davranılmamalıdır. Anne istemediğinde baba çocuğunun okul etkinliklerine dahi katılamamaktadır. “En kıymetli varlığım; çocuğum” diyen annelerin bir iki saat dahi aynı ortamda bulunmak istememe tahammülsüzlükleri çocuklarına verdikleri en büyük zararlardan biridir oysa.

Çek senet alacakları için kalkan hapis kararı, nafakayı ödeyemeyen babalar için uygulanmaktadır. Çalıştığı ve çocukların sorumluluğunun babaya bırakıldığı halde nafaka ödenmediği için tazyik hapsi kararı örnekleri oldukça fazladır. Yani kadın çocukları da babaya bırakıyor, başka biri ile imam nikahlı yaşayabiliyor ve toplum önünde boşandı diye itibarı zedelendi gerekçesi ile ömrü billah nafaka alabiliyor. Alamayınca mahkemeye verip, adamı hapse attırabiliyor. Nafaka borcu nedeniyle özellikle de çocuklarının velayetinin de babada olduğu durumlarda hapis cezası kaldırılmalıdır. Ömür boyu boşanılan erkek kanalıyla geçim sağlamak yerine kendi hayatlarını kazanmaları konusunda kadınlar eğitilmeli ve teşvik edilmelidir. Özel durumlar için ömür boyu bağlanabilmesi bir seçenek olarak tutulmalıdır.

En önemlisi de; politikalarda süreklilik olmalıdır.

Boşanmalar gerçekleşirken aile danışmanından alınacak rapora göre karar verilmelidir. (Fatma Şahin röportaj: “Boşanmak için mahkemeye başvurularda aile mahkemelerinde bir bekleme zamanı var. Bu süreçte, sosyal destek uzmanlarımızla bu aileye destek olabilir miyiz diye düşündük. Beş ilde pilot bir çalışma yaptık. Baktık ki boşanmak için gelen 450 çiftin 75’i verdiğimiz destekten sonra evliliğe devam kararı aldı.” Boşananların yüzde 17’si yeniden eski eşiyle evleniyor. )

Bakanlık bayrak yarışı şeklinde olmalıdır. Tam umut verilen noktada Fatma Şahin’in Belediye Başkanı olması ve yeni bakanın konuyu askıya alması boşanmış babalar sorununda yıllar geriye gidilmesine neden olmuştur.

 Boşanma sonrası çocuğu görememe problemleri de öne çıkıyor, nasıl çözeceksiniz?


Boşanmış babaların durumu da önemli. Evlilik bitiyor. Fakat eşler, çocukların üzerinden birbirini cezalandırmaya çalışıyor. O çocuğun, süreçten en az zararla çıkması lazım. İki taraf birbirine olan hıncını çocuk üzerinden alıyor. İcra kanunu üzerinden çalışan bir sistem var. 1940’lı yıllardan kalmış bir kanun. Çocuk annede ama ayda bir baba görecek. Ama anne çocuğu babaya göstermiyor. Babanın görmesi için hem icra kanuna göre kolluk kuvvetiyle bu çocuğu almaya gidiyor. Polisle gelen babaya karşı çocuğun psikolojisini düşünün. İcra mantığı evdeki beyaz eşya mobilya gibi, çocuğu öyle görüyor. Adalet Bakanı’mızla görüştüm. Bunu icra kanunundan çıkarıyoruz. Anne göstermiyorsa anne suç işliyor. Annenin cezalandırılması gerekiyor. Bu sistem çalışmadığı için ücretli sisteme dönüşüyor. Çocuğun psikolojisi etkileniyor. Gelecek hafta yurtdışı taraması yapılacak. Göstermeyen anneye de bir yaptırım gelecek. Gidip babanın şikâyet etmesi gerekiyor, o da etmiyor. Etmeyince sistem çalışmıyor. Babanın şikâyetine gerek kalmadan bir yaptırım olacak. Baba da görmek için para ödemeyecek.  4.11.2013

 

Bir babanın göremediği kızı için yazdığı şiir aşağıdadır:

  •  

Gönül yaram,

Kara sevdam...

 

Uykusuzluğum, yolunu gözlediğim,

Her soluk alışımda özlediğim…...

Doyamadım çocuk sevgini yaşamaya,

Ne zaman büyüdün,

Büyüdün de karlı dağlar ardına yürüdün?

 

Ne çok severdin oynamayı omuzlarımda,

Küçük ellerinle yüzümü okşardın,

Sımsıkı sarılırdın boynuma,

Yanağıma öpücükler kondururdun,

Babacığım diyen, gülümseyen dudakların

Mutluluğum olurdu...

 

Düşünmezdim bir gün kapılıp rüzgarına kaderin,

Uçup gideceğini bakışlarımdan,

Bilmezdim ardından cümlelerin ağlayacağını,

Boyun bükeceğini kelimelerin,

Nereden bilirdim seni,

Şarkılarda, şiirlerde arayacağımı,

Kalemle, kağıtla dertleşeceğimi gidişinde,

İlk satırında hasretin vardır kızım şimdi,

Ve yazılan şiirlerin her mahzun bitişinde...

 

Kalbim, canım, iki gözüm...

Ah!..larımın ardında ismin gizlidir hep,

Söylemem, ağlamam, dert yanmam kedere,

İçimedir tüm akışı nehirlerin,

Özlemim, gözyaşım, suskunluğum sanadır,

Yorgun bakışlarım hep gittiğin yoldan yanadır…

 

Ne kara sevdalar,

Ne yürek yaraları,

Ne aşk efsaneleridir şiirime yazdığım,

Islaktır ya kirpiklerim, ağlamıyorum,

Bir çiğdir ihtiyar gözlerimdeki,

Bir evlat özlemidir damla damla döktüğüm,

Sadece senin sevgindir,

Baba yüreğinin hıçkırığıdır,

Bir kan damlar ya kenarından gönlümün,

Damlasın bırak, orası sana hasretin kırığıdır...