Denizli Haber - Denizli’nin Sarayköy ilçesinde daha önce domates serası olarak kullanılan ve daha sonrasında atıl şekilde bırakılan alanı satın alan iki ortak, uzun süreli araştırmalarının ardından tüketimi ve depolanması kolay olan muzu, iklim olarak uygun olmayan kentte yetiştirmeye karar verdi. 2019 yılında faaliyete geçen serada ilk muz fidanlarını diken firma kısa sürede yılda 2 bin ağaçtan 55 ton muz üretebilir hale geldi. Girişimciler, kendi soğuk hava depolarında muhafaza ettikleri ürünleri Ege Bölgesinde ilk ve tek olma özelliğine sahip olan işleme alanlarında sarartarak satışa hazır hale getiriyor.

Türkiye’de iklim olarak Antalya ve Mersin’de yetiştirilmesi kolay olan ürünü Denizli’de yetiştirdikleri için insanların ön yargıları olduğunu belirten Ziraat Mühendisi Mesut Peynirci, “Antalya ve Mersin bölgesinde muz ile ilgili birçok tecrübem oldu. Onları şu anda Denizli’deki uygulamaya tatbik etmeye çalışıyorum. Buradaki en büyük sıkıntımız insanlardaki ön yargı ve korkuydu. Bu soğuk iklimde muz olur mu? Ama olduğunu gördük ve daha da güzel oluyor. Özellikle muzda çok az kişinin bildiği özellikler var. Örneğin muzun DNA yapısı bitkilerin içerisinde insan DNA’sına en yakın olan bitki. Fidan olduktan sonra doğuma ortalama 9 ay 15 gün gibi bir süre geçiyor. Muz seralarında çalışan kişilerin daha sıhhatli ve sağlıklı olduklarını gördüm. İçeride bulunan nem ve sıcaklık insan sağlığı için en ideal ortam” dedi.

“ETİLEN GAZIYLA SARARTIYORUZ VE BU ŞEKİLDE SATIŞA SUNULUYOR”

Seranın hemen yanında faaliyete geçirilen soğuk hava ve sarartma tesislerinde işlem gören muzlar, Türkiye’nin dört bir yanına gönderiliyor. Etilen gazıyla muzların sarartıldığını belirten Ziraat Mühendisi Cansu Kara, “Sarayköy’de 10 dekarlık alanda muz üretim tesisimiz var. Aynı zamanda muzu işleyemediğimiz ve sarartmamız için sarartma tesisi yaptık. Bölgedeki ilk ve tek sarartma tesisi. Soğuk hava deposu ve işleme alanımız mevcut. Muzlarımızı yaklaşık iki ayrı 25 ton toplamda 50 tona kadar hacimli depomuz var. Burada etilen gazıyla sarartıyoruz ve bu şekilde satışa sunuluyor. İç piyasa hacmi geniş olduğu için buraya satıyoruz ve satım alanı daha fazla” ifadelerini kullandı.

İşletmenin faaliyete geçme hikayesini anlatan firma ortaklarından Ersan Kaplan, ”Eski domates serası ve verimsizdi. Bu bölge o zaman kamu bankasının elindeydi ve satılık olduğunu duyunca görüşüp aldık. Domatesin dışında daha katma değerli bir şey olsun istedik. Bunun için iklime daha uygun ve önceden de araştırma yaparak muza karar verdik. Çünkü ithal yenen ve tüketimi kolay olan bir ürün. İlk yıl denemek amaçlı ektik ve bu iş olduğu için devam ettirdik. Şu anda verim veren 2 bin ağacımız var. Ortalama 50-55 ton üretimimiz var ve bunu arttırmamız mümkün. Bu bölgede olmasını farklın ürün desenlerinin çok olmaması ve katma değeri çok yüksek bir ürün. İthal gelen ve ciddi miktarda para ödeniyor. Biz hem bunu önlemek hem de memleketimize olan sorumluluğumuzu yerine getirmek istedik” diye konuştu.

JEOTERMAL ENERJİ İLE HEM KALİTEYİ HEM DE REKOLTEYİ ARTACAK

Jeotermal enerji ile ürünlerde kaliteyi ve rekolteyi artırmak istediklerini belirten Kaplan, “Burada asıl amaç biz ürünü 50 ile 55 ton arası yapabiliyoruz ama doğal kaynağı yani jeotermali kullanabilsek ve buna altyapımızda müsait. O zamanda hem ürünümüzün rekoltesi artacak hem de bu yatırım daha iyi hale gelecek. Bazen kış aylarında soğuk zamanlarda kömürle ısıtmak maliyetli oluyor. Biz bunu yapmamak adına bitkiyi uyutuyoruz. Mühendislerimiz çalışıyor bu konuda ama o bize sonuç olarak daha az ürün dönüyor. Yerli muzun ana vatanına göre mikro klima yaptığımız zaman onların seviyesine yakın muz üretebiliyoruz ama biz şu konuda çok iddialıyız; bizim aromamız onlardan çok daha farklı” şeklinde konuştu.

Editör: TE Bilişim