Denizli Barosu Başkanı Müjdat İlhan, Adliye binasının yanına yapılan yeni Baro binasının önünde yaptığı basın açıklamasında,darbeyi tüm orduya mâl etmenin yanlış olduğunu söyledi.İlhan, coğrafi konum gereği güçlü bir orduya ihtiyaç olduğundan bahsederek, atılacak adımların buna göre atılması gerektiğini belirtti.

15 Temmuz gecesi bir takım karanlık güçler tarafından TSK içindeki cemaatçi grup tarafından yapılan darbe girişimi sonrası yaşanan gelişmeleri yakından takip ettiklerini ifade eden Denizli Barosu Başkanı Müjdat İlhan, Adliye binasının yanına yapılan yeni Baro binasının önünde basın açıklaması yaptı.İlhan, “Devlet içinde yuvalanmış bir terör örgütünün doğrudan doğruya Türkiye Cumhuriyeti'ni hedef alan darbe girişiminin ilk saatlerinde Türkiye Barolar Birliği ve Denizli Barosu dahil 79 baronun darbenin karşısında, demokrasinin yanında olduğunu tüm kamuoyuna ilan ettik. 16 Temmuz tarihinde baromuzun internet sitesinde yaptığımız açıklama ile darbeye karşı olduğumuzu en sert dille gösterdik.20 Temmuz Çarşamba günü saat: 14.30’da; Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Türkiye Barolar Birliği yetkili kurulları ve Tüm Baro Başkanlarımız ile birlikte, darbeye kalkışan demokrasi düşmanlarının,içeride milletvekilleri bulunduğu sırada havadan ve karadan saldırısına maruz kalan demokrasinin kalbi Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ziyaret ettik, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman' a geçmiş olsun dileklerimizi sunduk” dedi.

Başkan İlhan’ın açıklamasının satır başları şu şekilde:

“ SAVUNMA HAKKINA SAYGI DUYULMALI “”

“Tüm iktidar ve muhalefet parti temsilcilerinin de belirttiği gibi, Demokratik sisteme ve anayasal düzene karşı bu vahim kalkışma, kararlılıkla, ancak kin ve intikam duygularından uzak, hukuk dışı hiç bir işlem ve uygulamaya dönüşmeksizin, başkaca siyasi veya kişisel amaçlar içermeksizin, sadece suç faillerini içerecek şekilde tamamen hukuki bir zemin ve meşruiyet içinde soruşturulmalı ve kovuşturulmalıdır.Fiil sorumluluğu ile suçta ve cezada şahsilik ilkesi, savunma hakkı asla göz ardı edilmemelidir. Fiil ve isnatlar ne denli ağır olursa olsun, vazgeçilmez ve kutsal bir hak olan savunma hakkına mutlak bir biçimde saygı gösterilmeli, uyulmalı ve bu hak kısıtlanmamalıdır. Bu çerçevede, savunma hakkının vazgeçilmez unsuru olan avukatın savunma görevini yapması sağlanmalı, buna engel olacak uygulamalar yapılmamalıdır.

“DARBEYİ TÜM ORDUYA MAL ETMEK, ORDUYU YIPRATMAK YANLIŞ”

“ Aynı şekilde Ordu içindeki belirli, küçük bir “grup" tarafından girişilen ve fakat komuta kademesi ile ezici bir çoğunluğunca reddedilip karşı konulan bu kalkışma; Türk Silahlı Kuvvetlerinin kurumsal kimliğine mal edilmemeli, onun itibarsızlaştırılmasının, yıpratılmasının fırsat ve aracı olarak görülmemeli, askere ve orduya karşı olumsuz bir iklim yaratılmasından kesinlikle kaçınılmalıdır. Yaşadığımız coğrafyada güçlü bir ordunun hepimizin güvencesi olduğu unutulmamalıdır. Darbe girişiminden sonra da bunu fırsat bilen terör örgütlerinin durmadığı, askerimizi ve polisimizi Bingöl de Çukurca’da şehit etmeye devam ettikleri, yine canları pahasına ülke savunmasında asker ve polisimizin birlik ve bütünlüğümüz için görevi başında şehit olmaya devam ettikleri unutulmamalıdır.”

“EMPERYALİST GÜÇLERE KARŞI AYRIŞTIRMADAN BİRLİK OLMA ZAMANI”

“ Ülkemiz emperyalist bir saldırı ve kuşatma, buna bağlı bir bölünme tehdidi altındadır, dolayısıyla asıl tehlike geçmiş değildir. Buna karşı yapılması gereken öncelikle içte birliği sağlamak, ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı, baskıcı, buyurgan söylem ve eylemlere son vermek, ulus olma bilinciyle ve milli şuur ile hareket etmek, aklı ve bilimi, laik hukuk sistemini, Cumhuriyetin kuruluş değerlerini ve ilkelerini, hukukun üstünlüğü ve hukuk devletini rehber edinmek, her türlü ayrıştırma gayreti ve provokasyona karşı uyanık ve birlik olmaktır.”

“ OHAL AMACINA UYGUN KULLANILMALI”

 İlan edilen olağanüstü hal, amacına uygun ve ölçülü olarak kullanılmalı, temel hak ve özgürlükler korunmalı, hukuka aykırı, siyasi bir takım amaç ve işlemler için bir dayanak veya araç olarak görülmemeli, işlemler hukuk devleti kurallarına uygun olarak gerçekleştirilmelidir. Kamuoyu bu yetkilerin cadı avına dönüşmeyeceği konusunda rahatlatılmalıdır. Beklentimiz, gerekli soruşturma, kovuşturma ve devletin paralel sızmadan arındırılması sürecinin; kin, intikam ve “linç” duygularından, siyasi hesaplardan, tasfiyeci amaçtan, toptancı yaklaşımdan uzak, hukuk devletini tahrip etmeksizin, ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi ışığında özenli bir ayrım ile hukuk kuralları içerisinde işlemesidir. Darbeci zihniyete verilecek en iyi cevap bu olacaktır. Demokratik sisteme karşı bu vahim girişimin; hukukun üstünlüğüne bağlılığın, kuvvetler ayrılığının, bağımsız yargıya olan ihtiyacın, tüm yetkilerin anayasaya bağlı olarak kullanılmasının, ifade özgürlüğü ve insan haklarının ne denli önemli olduğunu bir kez daha gösterdiğini ummaktayız. Denizli Barosu olarak, Atatürk ilke ve devrimlerine, Cumhuriyet değerlerine, demokrasiye, milli egemenliğe dayalı parlamenter sisteme, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile belirlenen Anayasal sisteme, laik-demokratik Cumhuriyete bağlılığımızı sonuna kadar sürdüreceğiz. Aynı şekilde her türlü darbe ve darbe girişimine karşı durarak, meşru-Anayasal sistem içerisinde hukukun üstünlüğü, insan haklarına dayalı hukuk devleti, hak ve özgürlük mücadelesini kararlılıkla sürdürecek; otoriter, totaliter, çağdışı bir anlayışın ülkemize egemen olmasına izin vermeyeceğiz. Tüm sorunların çözümü milli birlik ve bütünlük içinde olmakta, gerçek ve eksiksiz demokrasidedir, hukuktadır. Bu nedenle son şüphelinin adalet önüne çıkarılıp,adil yargılama esasları ile yargılanıp hüküm tesis edilinceye kadar, başta Barolar, biz avukatlar, Cumhuriyet savcıları, hakimler ve adliye çalışanları adalet ve demokrasi nöbeti için adliyelerde olacaktır.”

Editör: TE Bilişim