Nereden başlamalı? Saygıdan mı, doğadan mı? Gereksinim duyduğumuz da öncelik hangisi?

Gereksinimlerin karşılanmasında toplum mu yoksa kendimiz mi öncelikli?

Nerede yaşayalım? Doğada mı, saygının olduğu yerde mi?

Öncelikli olarak bunların ne anlama geldiğini anlasak.

Saygı; değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusunu, hürmeti, ifade eder.

Doğa; kendiliğinden var olan ve insan etkinliğinin dışında kendini sürekli olarak yeniden yaratan ve değiştiren, canlı ve cansız nesnelerden oluşan varlığın tümü.

Doğa, insanoğlu yeryüzünde var olmadan da vardı. Bizim için gerekli olan her şey, hava, su, toprak vardı. Bunların hepsini bir arada bulduğumuz da, bizden mutlusu olamaz. Tertemiz havanın, yemyeşil bir ortamın hazzına doyum olmaz. İsteklerimiz bitmez, dahası istenir. Ama doğa cömerttir, yine verir. Denizleri, ormanları, gölleri vardır, bize yaşama sevinci sunan.

İnsanoğlu çıkarcıdır, bitmez tükenmez aşırı istekleri vardır. Buldu mu, hepsini almak ister. Paylaşmak noktasına geldiğinde, kardeş payını bile unutur. Doğanın kendine özgü yasaları vardır, bu zaman içinde kuralına göre işlevini sürdürür. Kuralı mutlaktır. Doğanın kendisiyle ilgili bir şikayeti yoktur. Şikayet eden insandır. Avcı ve toplayıcı toplumdan günümüze kadar, doğa kademeli olarak, dar alandan geniş alana, deniz kenarından dağların tepelerine, Ekvatordan kutuplara doğru hep kullanıldı. Yetmediğinde zorlamalar da yapıldı.

Eskiye özlem duyup, doğadan elde edilen malzemelerle yapılmış eski yapıları hayranlıkla izlerken, her yana yayılmış, yerleşim yerlerinde tepelerin yamaçlarına kondurulmuş yüksek binaları çoğaltma gibi dayanılmaz hafifliği yaşamak, yaşamaksa…

Dere yataklarına yapılmış evleri, derenin azgın suları bastığında, devlet nerede, yetkililer nerede diye sormak, hangi öz saygı ile ilgilidir.

Düzenli kullanım için, yasalarda çıkarıldı, ancak çıkarlar uğruna delindi. Doğadan kaynaklanan bir afetle karşılaşınca, nedenini kendi dışında aradı, insan. Çarpık kentleşmeler, dere yataklarına evler, tarım alanını arttırmak orman yakmalar insanın etkinliklerinde bazıları.

Aslında buradaki sorun, doğanın kendisiyle ilgili değildir. Öncelikli olarak insanın var olmak ve varlığını sürdürebilmek için, kendine olan saygısını keşfetmesi gerekir. Öz değerlendirmeyi başarırsa, saygı kavramını anlarsa ve uygulayabilirse, olanlardan dolayı çığlık atmasına gerek kalmaz. Doğanın parçası olduğunu, kendisine, çevresine, yaşadığı topluma saygılı olması gerektiğini anladığında, doğaya da saygılı olması gerektiğini anlayacaktır.

Recâ Garudi ”Nehrin kaynağına saygısı, denize doğru akmasıdır.” Diye bize öğüt verenler, geleceğimiz olan çocuklarımıza daha yaşanabilir doğa bırakılması için, bugün çıkar uğruna acımasızca doğaya zarar verenlerin, torunları tarafından hiçte saygı ile anılacaklarını düşünemeyiz.

Onun için her yaştan, her makamdan, her yöneticiden, her öğreticiden, her devletten doğaya saygı duyulmasının kazandırılmasıdır. Yaşanabilecek bir dünyayı paylaşmak dileğiyle…