Nasrettin Hoca göle yoğurt mayası çalıyormuş. Görenler alay edince : “Ya tutarsa.” Demiş. Aslında Hoca yoğurt mu mayalıyordu, bulaşık yıkarken mi yakalandı da öyle dedi, bilinmez. Sonuç olarak Nasrettin Hoca çok akıllı bir adam. Ancak akıllı adamlarda gelişir mizah duyguları. Hocayı kınayıp alay edenler hayata düz mantıkla bakan adamlardır. Hayal gücü gelişmiş olanlara hastır mizahı anlamak.

Nasrettin Hoca Karadeniz’e yoğurt mayası çalıyormuş. Bunu gören Temel:  “Bu kadar yoğurdu kim yiyecek?” Demiş. Bu da bir bakış açısıdır. Mizaha mizahla karşılık vermektir.

Yeni bir yılı karşılıyoruz. Desek ki ey 2015 bütün kötülüklerini al götür. Canımıza okudun günlerce, gecelerce.” He yıl adamdı da anlayacaktı.” Diyenler olacak. Bu da mizahtır. Kara ya da ak. Şu gerçek var ki yıl yıldan kötü gelir oldu. Çocuklarımıza, gençlerimize güzel bir gelecek veremiyoruz. Bizim büyüklerimiz, bize anında iş verdiler. Hiçbirimiz KPSS düşünmeden sınava girmeden işe yerleştirildik. Gençlerimiz kurstan kursa koşturuyor, anne-baba elinden utana sıkıla harçlık alarak geçiniyor, bu utanç içinde kahrolarak sürdürüyor yaşamını. Askerlik ve polislik meslekleri istenilen meslekler olmaktan çoktan çıktı. “Bu günlerde olsun böyle yazma, moralimizi bozma .” diyenler olacaktır. Tamam, haklısınız da gerçeği ne kadar saklarsan sakla, ayağı örtmeyen yorgan gibi gösterir kendini. Herkes konuşuyor, herkes bağırıyor, herkes her şeyi çok iyi biliyor.Ama sorunlar büyümeye devam ediyor. “Meseleyi mesele yapmazsan mesele olmaz.” Diyen büyüğümüz gibi düşünenler var sanırım. Meseleler mesele olmaktan çıkıp dert oldu bize.

“Belki sana son sözlerimi yazmadan gözlerim kapanacak,

Belki var daha beş on dakikalık bir zaman,

Anne için yanacak mektubum okunurken,

Lakin ölümün eli alnıma dokunurken,

Beliren bir emeli çok görme bana sakın.

Ben Tanrı’ya en yakın bir yere gidiyorum.

Milletimin uğruna türbemi yapıyorum….Şiirin adı İzmir Yollarında. Şairi Kemalettin Kamu.  Kurtuluş Savaşı’nın son günlerinde bir şehidi anlatıyor. Peki, bu günkülerden bir farkı var mı? Aynı acı, aynı feryat. Bu yangın söndürülmeli acilen.

Peki, yılbaşına dönelim.  Ülkemizin büyük bölümü karla karşılayacak yeni yılı.  Denizli’de yoksa da ilçeler karlı olabilir. İlk kar her zaman romantizmle karşılanır:

“Her yerde kar var, kalbim senin bu gece. “ şarkısı dillerden düşmez. Noel Baba, aslında yabancı değildir. Demrelidir. Kırmızı giysileri ve aksakallarıyla hayallerimizde canlanır. Çakma Noel Babalar da alışveriş merkezlerinde boy gösterir.

Yeni yıla neşeli girersen bütün yılı neşeli geçirirsin, düşüncesiyle herkes neşeli girmeye çalışır yeni yıla. Yoksa kimsenin Hıristiyanların noelini kutlama niyeti yoktur. Bu kadar derdin, düşüncenin içinden sıyrılıp bir güzel an yaşama isteğidir sadece yeni yılı kutlamak.

Kimse kimsenin ne yaptığına karışmasın, kazasız dertsiz atlatılsın yeni yılı buyur ettiğimiz gece.

Yeni yıl dileyelim güzellikler getirsin ülkemize. Milletin yaşam seviyesi yükselsin, işsizler iş bulsun, yalnızlar arkadaş bulsun. Doğu ve Güneydoğu’daki çatışmalar ve gerginlikler son bulsun. Hatta Irak ve Suriye barışa kavuşsun. Iraklı ve Suriyeli mülteciler barış ve sevinç içinde ülkelerine dönsünler. Dünyadaki açlık giderilsin. Tüm ülkeler barış içinde yaşasın.

Hepimizin yeni yılı kutlu olsun.