Bizim ilginç ülkemizin halkına televizyonda neler, ne kadar sürelerle, nasıl içerikle izlettiriliyor diye merak ettim.  Zor değil internetten yayın akışı ve reyting durumlarına siz de bakabilirsiniz. Reyting sıralamasında ilk beşe giren ve haber, belgesel, müzik vb. kanalı olmayan yerli kanalların yayın akışına baktım.

İnanamıyorum ile başlamak istiyorum çünkü 1030 dakika eşittir 17 saatlik yayın akışında yani sabah 07:00 akşam 00:00 arası ortalama sekiz adet bölüm var. Bunların en kısası ortalama75 dakika ile ana haber bültenleri. Gerisi dizi filmler, filmler ve olursa ödüllü yarışma programları. Dizi filmlerin türü genelde dram . Filmler aksiyon, gerilim, dram ağırlıkta. Haber bültenleri dram kapsamlı. Ödüllü yarışmalarda da saçma sapan eğitim düzeyi oldukça düşük ve emeksiz programcılık anlayışıyla hazırlanmış.

Bu ilk beş reyting rekortmeni kanallar; o devasa binalarınızda, en son teknolojik aletlerin olduğu binalarınızda, tüm gün yayın yapıp sadece sekiz adet bölümden oluşan ve gece sabaha kadar da onların tekrarını verdiğiniz programcılık anlayışıyla çalışmayı nasıl içinize sindirebiliyorsunuz? Televizyonculuk nedir? Sosyal sorumluluğunuz nedir?

Dizilerdeki insan ilişkileri bu halka nasıl bir mesaj veriyor? Gençlerimizin aile, sosyal yaşamlarını nasıl şekillendiriyor? Bu hayatta asıl olan para ve en yakınlarınızın arkasından çevireceğiniz gizli kapaklı işler mi? Bunu mu öğretiyorsunuz? İnsanlarımızın hayatlarına birbirine güvensiz, çıkarcı, sinsi, üçkağıtçı vb. değerleri mi yerleştirmeye çalışıyorsunuz? 

Her gün beyin yıkayıcı dram dizileri arasında bol bol reklam, haberlerde uzatıldıkça uzatılan trafik kazası, siyasilerin birbirine söyledikleri, bir yerlerde gerçekleşen facia haberleri. Eğitici, kültürel, bilgi ve beceriyi arttıracak programlar yapmak çok mu zor ya da bu halka sunmak için uğraşmaya gerek mi yok? Reytingler zaten tepede ne gerek var ki halkı bilinçlendirmeye, güzel duygular oluşturup toplumun sosyolojik yapısını düzeltme sorumluluğunu almaya.

Hiçbirinizi izlemiyorum, değerli zamanımı boşuna harcamayayım diye,  beynimi gereksiz konularınızla yormayın diye, bilinçaltıma benden habersiz istemediğim duygu ve düşünceleri yerleştirip beynimi yıkamayın diye, reklamlarınızla ihtiyacım olandan fazlasını isteyip almayayım diye  televizyon kanallarınızı açmıyorum. Kitap okuyorum, kendime hobiler, özel ilgi alanları oluşturuyorum ve buna benzer birçok şey yaparak kendi kişisel gelişimimi sağlamak ve zarar görmeden yaşamak için sizden olabildiğince uzak duruyorum.

Halkımız bunu haketmiyor, çocuklarımız gençlerimiz bunu hak etmiyor. Bu kadar sığ kalacaksanız o kocaman binalara ne gerek var ki, o kadar çalışana da gerek yok. Sekiz programın yayın akışını birkaç kişi sağlayabilir. İnanın yerel kanallar birkaç kişi ile sizin yaptığınızı yapabiliyor hatta belki daha fazlasını.

Söylenecekleri söyledim, kendimce değerlendirip yazdım. Emek veren programcılar, televizyon kanalları üzerine alınmasın. Televizyonculuk anlayışımız ülkemizin ciddi bir sorunudur. Doğru, gerçek, değerli, eğitici, sosyal sorumlulukla hazırlanmış programların yapılıp halkımıza sunulması dileği ile o zamana kadar hepinize televizyonsuz günler diliyorum.

Ve diyorum ki; Sosyal sorumluluk projesi gibi düşünerek, kendilerine çeki düzen verene kadar bu televizyon kanallarını izlemeyip onları protesto edelim mi?