Denizli, Buldan'da ilk ve orta öğrenimden sonra İstanbul Kabataş Erkek Lisesine giderek üç yıl yatılı okuyup bu liseden mezun olmuştum. Lise müdürümüz "Hayatınız boyunca bir kaç tane üniversitede öğrenim görebilirsiniz, ancak, yalnızca bir liseden mezun olabilirsiniz" derdi.
Lise hayatımız boyunca klasik, yüklü bir eğitimden geçmiştik. Tüm hocalarımız ayrı ayrı "en iyi benim dersimi bileceksiniz" derdi. Milli Eğitim Bakanlığının müfredatı ve kitaplarına bağlı kalan hocamız pek olmadı. Adeta üniversiteki gibi bir çok hocamız kendi anlattıklarını not almamızı ister ve sınavlarda kitaplardan çok bu anlattıklarından sorumlu tutarlardı bizi… Yazı şeklim, lise yıllarında özellikle edebiyat ve biyoloji derslerimizde hızlı not almaktan bozulmuştur.
Akşamları "etüd" olarak adlandırılan çalışma süreleri yeterli gelmediği zamanlarda, benim gibi bir çok arkadaşım yatakhanede el feneri ışığıyla ders çalışırdı. Etüd çalışmalarımızda başımızda üniversite öğrencisi "etüd abileri" bulunurdu. 1980 öncesi, anarşinin özelllikle üniversitelerde kol gezdiği, Türkiye'nin kaos içinde yaşadığı yıllar... Bizler bu üniversiteli abilerimize hayranlık duyardık...
1980 Askeri Darbesinden sonra kurulan sivil hükümet döneminde herşeyin alınıp satıldığı; "köşe dönücülüğün", emeğin, çalışmakla bir yerlere gelmek gibi değerlerin önüne geçtiği bir dönem başladı...
İşte bu dönemde Özal Hükümeti tarihî binaları beş yıldızlı otel yapıp turizme açma fikrini ortaya attı ve hızla uygulamaya soktu. Lisemiz Kabataş Erkek Lisesi içinde hemen böyle bir karar alındı. Hatta o kadar hızlı gelişmeler oldu ki; tarihî okulumuzu başka yere taşımak için arsa tahsisi yoluna gidildiğini duyduk ve çok üzüldük.
O yıllarda hep düşünürdüm: benim de bir dönem öğrenim gördüğüm Paris merkezindeki Sorbon Üniversitesinin tarihî ana binasını otel yapmak, Fransız Hükümetinin hiç aklına gelir miydi acaba; asla!
Hani ne demişler; görmemişin oğlu olmuş, tutmuş ... Görmemiş, tarihi görkemli binayı bulunca ilk aklına gelen, orayı otel yapıp turistlerden para kazanmak olmuş! Kafa yapısı yalnızca rant, menfaat ve köşe dönmeye eğilimli olunca tarih, gelenek, köklü eğitim yuvası gibi değerler hiçe sayılıyor... Kabataş Erkek Lisesi mezunlarının gösterdiği tepkiler nedeniyle 1980'li yıllarda otel olmaktan son anda kurtuldu lisemiz...
Son günlerde başta Kabataş Erkek Lisesi, İstanbul Erkek Lisesi, Galatasaray Lisesi, Vefa Lisesi gibi tarihi okullar başta olmak üzere 155 lisenin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından "proje okul" adlı bir uygulamayla karşı karşıya kaldıklarını öğreniyoruz.
Bu uygulamaya göre bahse konu liselerin yönetici ve öğretmenlerinin atanması, il milli eğitim müdürlükleri devre dışı bırakılarak, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından doğrudan yapılacak. Bu kapsamda şimdiden Kabataş Erkek Lisesindeki 67 öğretmenden 30'a yakını, Vefa Lisesindeki 40 öğretmenden 20'ye yakını, İzmir Fen Lisesindeki 31 öğretmenden 14'ü bu okullardan alınarak başka yerlere tayin ediliyorlar...
Bu okullara da Bakanlık tarafından yönetici ve öğretmenler tayin ediliyor. Konuya ilk tepkiyi İstanbul Erkek Lisesi öğrencileri gösteriyorlar ve yeni okul müdürü geçtiğimiz hazirandaki diploma töreninde konuşma yaparken, öğrenciler sırtlarını dönerek protesto ediyorlar.
Eğitim-Sen ve Eğitim İş, 1 Eylül'de Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Milli Eğitim Bakanlığı Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumları Yönetmeliği'nin yönetici ve öğretmen atama şartlarını içeren düzenlemenin bazı maddelerine karşı çıkarak Danıştay'a dava açtı. Bu dava henüz sonuçlanmadı.
Proje okul kapsamına alınan bazı liselerde, 2014-2015 dönemi merkezî yerleştirme sınavı sonucunda, üniversiteye yerleşme başarısı oranları şöyle: İstanbul Kabataş Erkek Lisesi: % 92.5, İstanbul Erkek Lisesi; % 81.6, Ankara Fen Lisesi: % 78.6, Bornova Anadolu Lisesi: % 77.1
Bu derece başarılı liselerin yönetici ve öğretmenlerinin durduk yerde görevden alınmaları ve yerlerine Bakanlık tarafından başkalarının atanması anlaşılır gibi değil... Ben mezun olduğum Kabataş Erkek Lisesi ile gurur duyuyorum. Burada öğretmenlik yapmış Ömer Seyfettin'in okul girişinde bulunan heykeli önünde çekilmiş fotoğrafım vardır...
Bu derece başarılı okullarda yapılan yanlış uygulamalara öğrenci ve veliler kadar biz eski mezunların da karşı olduğunu ifade etmek, sadece vahim bir yanlışı ortaya koymak değil; aynı zamanda o okullarda yaşadığımız güzel hatıralar ve bize ilim ve irfan meşalesiyle yol gösteren sevgili öğretmenlerimize karşı ödenmesi gereken bir borcumuzdur…
Saygı, sevgi ve selamlarımla...