Son günlerde caddelerde gözüme çarpan ilginç görüntülerden biri de dilenciler..

Sakın “Hıh!.dilencilerin nesi ilginç? demeyin.

Bildiğimiz dilenciler “Allah rızası için fakire bir sadaka” veya “Güzel ablam, canım abim Allah ne muradın varsa versin, Allah çocuklarına bağışlasın” gibi dualar ederlerdi.

Suriyelilerin Denizli’de sayılarının artmasıyla, şimdi dilenci tavırları, sözleri ve yaklaşımları da değişti.

Geçtiğimiz günlerde Devlet Hastanesi yakınında bir haber toplantısına katılmıştım.

Yanımda bir arkadaşım da vardı.

Haber çıkışında karnımız acıktığı için hastane yakınındaki bir dönercide karnımızı doyurmak istedik.

Hava güzel olduğu için, dönercinin dışındaki masalara oturduk. Bir yandan da sohbet ediyorduk.

O sırada yanımıza yaşlı bir erkek ve kadın yaklaşıp para istediler..

İkisi de çok yaşlıydı ve aç görünüyorlardı. Onlara biraz para verdik gittiler.

Tam yemeklerimiz geldiği sırada, bir baktık başımızda bir kadın daha dikiliyor.

Suriyeli olduğu belli olan bu kadın, az çok öğrendiği bozuk Türkçesiyle bize midesini işaret edip çok aç olduğunu anlattı.

Ne olursa olsun, aç bir insanın karşısında yemek yiyebilmem mümkün değil. Ona da biraz para verdik ve gitmesini bekledik. Ama kadın parayı aldığı halde gitmediği gibi, dönerciyi işaret ediyor ve karnını doyurmamızı da istiyordu.

Ona da “eyvallah” dedik ve karşı masaya oturmasını söyledikten sonra, dönerciye onun için de sipariş verdik.

Fakat o da ne?

Bir de baktık ki, tek kadının yanında bir dakikalık bir sürede yarım düzine insan oluşmuş ve hepsi masaya oturmuş midelerini işaret edip yemek bekliyorlar.

Arkadaşımın da benim de ağzımız açık kaldı.

Masamıza gelen dönerleri elimize aldığımız gibi fırladık.

Üç beş dakika daha kalsak sanırım etrafımızdaki dilenci sayısı 20’yi bulacaktı.

Suriyeli dilencilerin farkını da böylece görmüş olduk.

Oradan ayrıldıktan sonra, bari bir çay bahçesine oturup iki kahve söyleyelim dedik ve adımlarımız bizi Meserret’e götürdü.

Oturmamızla birlikte dilenci akınına uğramamız bir oldu.

Masalara göz attığımızda her masaya iki dilenci düştüğünü gördük.

Daha önce tanıdığımız dilenciler, “hayır” denilince çekip giderdi.

Bunlar ise masalara Japon yapıştırıcıyla yapıştırılmış gibi bir türlü gitmiyorlar.

Çay bahçesi ve restaurant sahipleri de baş edemiyorlar. Çünkü asla gitmiyorlar. Bıktırma yoluyla para kazanıp karın doyurma yoluna gidiyorlar.

Üstelik de hiçbir şarttan etkilenmeyip bir yandan üremeyi sürdürüyorlar.

Bu gidişle insanlar Suriyeli dilenci istilası korkusundan çay bahçelerine de adım atamayacak sanırım.

Bu duruma kesin çözüm bulunmadıkça, korkarım evden dışarıya da adım atamayacağız. Çünkü o kadar pervasızlar ki, bunlar evlerin önüne de bir yapışırsa ayıkla pirincin taşını..

Yetkililerin bu durumu da göz önüne alıp kalıcı ve kesin çareler üretmesi gerek diye düşünüyorum.

Aksi halde Suriyeli dilencilerle, sokaklarda sürü sepet dolaşmamız yakındır..

Sağlıcakla kalın!