Kendinizi tanıtır mısınız?

1965 yılında Baklan’ın Konak Köyü’nde doğdum. İlkokulu Konak Köyünde, orta okulu Denizli Cumhuriyet Lisesi’nde (orta kısmında), Liseyi Denizli Endüstri Meslek Lisesi’nde Elektrik bölümünde bitirdim. İstanbul Hukuk Fakültesini 1988 yılında bitirerek Denizli’de avukatlık stajını yapıp bitirdikten sonra Yedek Subay olarak askerliğimi Ankara ve İstanbul’da tamamladım. 1991 yılında Denizli’de serbest avukatlığa başladım.1999’da yapılan Genel Seçimlerde 21.dönem Denizli Milletvekili olarak Parlamento’ya girdim. 1999-2002 yılları arasında TBMM’de Dilekçe Komisyonu Başkanlığı ve Adalet Komisyonu’nda Sözcülük görevlerini yürüttüm. 2002 yılında yapılan Genel Seçimlerden sonra Denizli’ye dönerek 1991 yılında başlayıp, 1999 yılında ara verdiğim Avukatlık mesleğime geri döndüm. 3 Kasım 2002 tarihinden itibaren Serbest Avukat olarak Denizli’de 5 avukatlık ekibimiz ile çalışmaya devam etmekteyim.

Bu mesleğe nasıl başladınız?

İlk olarak Marmara Üniversitesi Edebiyat Fakültesini kazandım, hatta kaydımı bile yaptırdım. Ama hukuk istediğim için gitmedim. Ertesi sene Basamak Dergisi vardı. O dergiyi takip ettim ve birinci tercih olarak İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandım. İstanbul’a gittim ve yurda başvurdum, maalesef yurt çıkmadı. Yurt çıkmayınca İstanbul’da ortada kaldım. Ardından maddi imkansızlıklar gereği bir fabrikada elektrikçi olarak çalıştım ve bazı zamanlar izin alarak okula gittim. Genellikle gece çalıştım fabrikada. Hem çalıştım, hem okudum. Sınavlarım olduğu zaman izin alıyordum. Ama bir gün izin istedim, vermediler. Patronun kızdığını söylediler. Allah rahmet eylesin Ali Baysal fabrikanın patronuydu. İstanbul’a da gitmem lazımdı, sınavım vardı çünkü. Ertesi gün patronun yanına gittim. Ali Baysal’a izin istediğimi ama onay vermediğini söyledim. O da bana kızdı ve çok izin kullanmışsın dedi. Kızgındı ve bana çalışacaksan çalış, sana izin yok dedi. Ben de istifa edeceğimi belirttim. Neden istifa ediyorsun, başka iş mi bulacaksın dedi. Ben de ona okuduğumu belirttim ve çok şaşırdı, nasıl okuyorsun diye sordu. Ben de anlattım okuduğumu. Ardından talimat verdi ve benim maaşımın bundan sonra kesilmeyeceğini ve asgari ücretin yarısı kadar avansın verileceğini, o paranın da kendinin vereceğini belirtti. Öğrenci adamın parası mı kesilir,bundan sonra izin de vereceksiniz diyerek emir verdi. Sonra çalışmaya devam ettim. Çalışarak okulumu tamamladım. Mezuniyetimden sonra Avukat Kadir Kuyucu’nun yanında stajımı tamamladım. Ardından Ali Baysal bana şirketlerinin avukatlığını yapmam konusunda iş teklifi yaptı, ama ben kabul etmedim. Doğru olmazdı. Denizli’de 1991 yılında kendi büromu açtım. Aynı zamanda 1991 yılında MHP Merkez İlçe’de sekreter oldum ve siyasete girmiş oldum. Milliyetçi Hareket Partisi’nde farklı görevler aldım ve 1999 yılında birinci sıradan Denizli Milletvekili olarak Parlamento’ya girdim. Meclis’te Dilekçe Komisyonu’nda Başkanlık ve Adalet Komisyonu’nda Sözcülük yaptım. Vekillik süremin bitmesinin ardından Denizli’ye, mesleğimin başına geçtim. Kurumsal bir yapıya geçmenin şart olduğuna inandım ve her yıl yanıma farklı uzmanlıklarda bir avukat aldım. Denizli’de böyle kurumsal bir takım kurdum ve sonradan bizden görerek diğer bürolarda bu tür çalışma yaptı. Şu an 6 Avukat, 20 personelle çalışıyoruz.

Size göre adaletin sağlanmasında avukatın ne gibi rolleri vardır?

Adalet bana göre alınan bir nefes gibidir. Adalet duygusunun olmadığı yerde hiçbir şey olmaz. Adalet duygusunun olmadığı yerde güven olmaz, güvenin olmadığı yerde huzur olmaz, huzurun olmadığı yerde umut olmaz, umudun olmadığı yerde ilerleme olmaz. Bunun için adalet, hava, güneş, su gibi olmazsa olmazdır. Adalet Mülkün Temelidir demekle, Adalet devletin temelidir demiş oluyoruz. Avukat adaletin sağlamasındaki rolü tabiki önemlidir. Kuvvetler ayrılığına göre yasama,yürütme ve yargı vardır. Yargı da adaletin temeli demektir. Saç ayağından birisidir adalet. Çünkü adalet bir insanın doğumundan ölümüne kadar ona yön verir. Avukatın buradaki görevi yargıda Hakim ve Savcı saç ayağında önemli bir yerdedir. Avukatın hiçbir faydası olmaz denilen yerde tabiri caizse ofsayttan gol yemeye engeldir avukat. Adaletin hakkaniyetle gerçekleşmesinde avukat önemli rol oynar.

Bu mesleğin iyi ve kötü yanları nelerdir?

Bence bu mesleğin kötü yanı yoktur. Ama avukat bir dosyaya baktığında olacaksa olacak, olmayacaksa olmayacak diyecek. Bir avukat kurumsallaşmalı, kuralı olmalı, net olmalı. Kendimize nasıl davranılmasını istiyorsak, adaletin açılan kapısı olan avukat olarak da insanlara öyle davranmalıyız, ötekileştirmemeliyiz. Ancak her işi alan avukat, avukat değildir. İşi seçebilen, olacağı veya olmayacağı bilen avukat bence daha değerlidir. Böyle bir avukat adalete daha fazla katkıda bulunur.

Avukat olmak isteyen gençlere öneri ve tavsiyeleriniz nelerdir?

1991 yılında bu mesleğe başladıktan sonra şu ana kadar benim büromda 51 avukat staj yaptı. Denizli Barosu’nda kayıtlı olan 19 Avukat benim yanımda staj yapmışlardır, diğerleri de hakim, savcı veya bürokraside çalışmaktadır. Bir insan her şeyden önce yaptığı işi sevecek. Eğer yaptığı işten mutlu değilse, tat almıyorsa, kalben tatmin değilse bırakın avukatlığı çöpçülükte bile mutlu olamaz. Çöpçülükte yapıyorsa, bir insan yaptığı işi sevecek.  Çünkü sevgi olmayan yerde saygı olmaz, saygının olmadığı yerde ilerleme ve doğru ilerleme olmaz. Eskisi gibi bir masa, bir daktilo dönemi geçti. Dünü yaşadık, bugünü birlikte biliyoruz, yarını da Allah ömür verirse yaşayacağız. Bugünden adalet için yarının muhasebesini yapacağız. Mesleği daha iyi nasıl yaparız diye düşündüğümüz zaman artık her işi biliyorum diyen adam hiçbir şey bilmez. Gençler mizaçlarına, algılarına en uygun bir branşta ihtisaslaşması lazım. Bu ticaret olur, ceza olur, vergi olur. Artık günümüz çağında bir avukat’ın dili yoksa, kolunun biri eksiktir. Bir dalda ihtisaslaşmadıysa, diğer kolu da yoktur. Ayrıca yabancı dil de önemlidir.

Hukuk ve mesleğiniz hakkınızda neler düşünüyorsunuz?

Hukuk Fakülteleri bana göre ihtiyaçtan ziyade keyfiyete göre açıldı. Hukuk Fakültesi kolay açılır derler doğrudur, bir binadır ne de olsa. Ancak bir bina, bir kürsü hukukçu yetiştirmiyor. Alt yapısı olan Türkiye’de iki tane ana akım vardır, İstanbul ve Ankara. Diğerleri bunların kollarıdır, yavrularıdır. Öğretim kadrosu eksik, yetersiz açılan hukuk fakülteleri adalete vurulan en büyük darbedir. Çünkü nasıl eğitimde pedagojik formasyon önemliyse, hukuk fakültesinde de iyi hocaların ders verdiği hukuk formasyonu alabilmesi önemlidir. Ben bunu bize gelen stajyerlerde görüyorum. Gelen öğrencilerden x ilinde, y ilçesinde hukuk fakültesi olduğunu öğreniyorum. Bu çocuklara da uzun vadede yazık ediyoruz, çünkü genç beyinler tam algılama çağında ne verirsen onu alır. Yeterli eğitim formasyonu olmazsa Üstündağ Hocamızın tabiriyle kupkuru bir hukukçu olur.