Geçtiğimiz hafta kış aylarında artan iştahın fizyolojik nedenlerinden, çorbaların doğru kullanımından ve akşam öğünlerini hafif tutmanın öneminden bahsetmiştim. Bu hafta konunun daha derin ama çoğu zaman gözden kaçan tarafına odaklanıyorum: davranışsal beslenme, duygusal açlık ve özellikle kış aylarında sıklaşan tatlı krizlerinin gerçek sebepleri.

Kışın tatlıya yönelmek sadece can sıkıntısıyla açıklanamaz. Güneş ışığının azalmasıyla birlikte serotonin seviyeleri düşer ve beyin, bu dengeyi sağlamak için bizi karbonhidrata yönlendirir. Aslında tatlı krizi yaşadığımızda çoğu zaman “enerji eksikliği” değil, “duygusal boşluk” söz konusudur. Bu nedenle sert yasaklar koymak kısa süre işe yarasa da sürdürülebilir değildir. Asıl çözüm, gün içindeki tabak yapısını doğru kurmaktan geçer. Her öğünde yeterli protein tüketmek, sebze-meyve dengesini sağlamak ve ara öğünleri ihmal etmemek tatlı isteğini doğal şekilde azaltır. Örneğin sabah yumurta, öğle yemeğinde tavuk veya baklagil, akşam ise sebze yanında küçük bir protein seçimi… Bu denge, akşam saatlerinde yaşanan kontrol kayıplarının büyük kısmını zaten engeller.

Kışın kıpırdamanın zorlaştığı uzun akşamlar da tatlı isteğini artıran önemli bir etkendir. Evde otururken “atıştırmalık” aramak çoğu zaman gerçek açlık değildir. Böyle anlarda önce su içmek, ardından 10 dakika beklemek ve isteğin hâlâ sürmesi hâlinde ufak bir alternatifle tatmini sağlamak en doğru yoldur. Bitter çikolata, yoğurt üzerine birkaç kuru meyve, tarçınlı ılık süt ya da fırınlanmış elma gibi seçenekler hem tatlı isteğini bastırır hem de kan şekerini dengede tutar. Önemli olan tatlıyı tamamen hayatınızdan çıkarmak değil, onu yönetebilmektir. Haftada bir–iki kez bilinçli ve kontrollü tüketmek, kişinin ruh hâlini iyileştirir ve diyeti uzun vadede sürdürülebilir kılar.

OKİSDER’den Dolu Dolu Dayanışma Festival
OKİSDER’den Dolu Dolu Dayanışma Festival
İçeriği Görüntüle

Kış aylarında kilo yönetimini kolaylaştıran bir diğer güçlü nokta da küçük davranışsal düzenlemelerdir. Örneğin:

• Haftada bir kez tartılmak farkındalığı artırır.

• Bel çevresi ölçmek vücut kompozisyonundaki değişimlerin erken fark edilmesini sağlar.

• Ev içinde bile kısa yürüyüşler yapmak, metabolizmanın tamamen yavaşlamasını engeller.

• Akşamları ekran karşısında atıştırmayı sınırlandırmak, gece yemek alışkanlıklarını azaltır.

• Haftalık küçük hedefler belirlemek (örneğin haftada 3 kez 10 dakika egzersiz) motivasyonu yüksek tutar.

Bu önerilerin hiçbiri zorlayıcı değildir; aksine günlük yaşamın içine kolayca yerleşir. Diyet sürecinin başarıya ulaşması, mükemmel beslenmekten çok, bu küçük davranışların toplam etkisini sürdürmekle ilgilidir. Kış aylarını “kontrolden çıkılan dönem” olarak görmek yerine, “düzen kurmak için en uygun zaman” olarak değerlendirmek kişiye hem fiziksel hem de psikolojik olarak büyük avantaj sağlar.

Unutmayın, kış mevsimi kilo almak için bir kader değildir. Doğru beslenme düzeni, hafif ama düzenli hareket ve duygusal farkındalıkla kışın tatlı isteğini yönetmek, kilo artışını durdurmak ve hatta geriye çevirmek mümkündür. Küçük adımlarla, ama istikrarlı bir şekilde ilerlediğinizde, bahara hem daha hafif hem daha enerjik bir bedenle girmek hiç de zor olmayacaktır.