Bu memlekette herkesin kendine göre hayat görüşü var. Ancak asgari paydada bile birlikte var olamıyoruz. Küçük dünyalarımıza hapsolmuş, birbirimizden habersiz, iş ekmek peşinde ömrümüzü harcayan bireyler olarak başımızı kaldırıp da bu memleketin hali hakkında görüşlerimizi sesli olarak dile getiremiyoruz.

Büyük şehir olduk ey köylüler! Hayvancılıkla uğraşıp da köyü mahalle olanlar! Bir bir işletmelerinize bu alanda artık hayvancılık yapamazsınız boşaltın yerinizi yazıları gelmeye başlamadı mı? Kahvede söylenip çayınızı yudumlayıp, her şeyi sineye çekip kabulleniyor musunuz? Oysa planlama baştan yapılıp size hayvancılık yapacağınız bir alan tahsis edilmeliydi, kazanılmış hakkınızı aramalıydınız. Var mı sesi çıkan köylü, neredesiniz?

İşçi bayramı oluyor, bayramı kutlayan işçi yok. Soma’da yıl dönümünü anıyoruz, yürüyen bir tek Zonguldak maden işçileri ve Soma’daki maden işçileri de diğer illerdeki işçilerde yok. 3-5 maden işçisinin iş kazasında ölmesi artık sıradan haber olmaya başladı. Bugün de kaza olmuş. Bugün de işçiler ölmüş. Haberleri izlemeye korkuyorum. Acaba inşaat işçisi mi, maden işçisi mi, tersane işçisi mi, başka bir sektör işçisi mi öldü? Var mı sesi çıkan işçi, neredesiniz?

Haberler demişken, ulusal haber kanallarını artık izlemek bile istemediğimi söyleyebilirim. Birbirini suçlayan siyasetçiler ilkokul öncesi çocuklar gibi kavga halinde. Millet meclisi birbirini dinleme, saygı gösterme, olgun karakterli, ülke yönetiminde söz alma eğitim ve karakter yapısına sahip ilkeli insanlardan mı oluşuyor da sürekli tekme tokat birbirlerine girdikleri haber oluyor? Bu haberlerin arkasından standart işçi kazaları, trafik kazaları ve kadına şiddet haberleri geliyor. Bazı haberler öyle uzatılıyor ki acaba izleyiciler de anlayış kıtlığı var da defalarca aynı sözleri ve görüntüleri veriyorlar ya da yapacak haber bulamadılar da süreyi mi dolduruyorlar diyorum. Bu haberleri de ülkenin büyük çoğunluğunu oluşturan asgari ücretli çalışanlar izliyor.

Şunu da düşünmeye başladım. Gerek haberler, gerek diziler duygusal ve acı dolu sahnelerle uzun uzun acıyı yaşatıp hissettirme üzerine yapılıyor ise, ülkecek bunları izlemekten mi hoşlanıyoruz. Arz-talep meselesi ise bu durumu böyle görmek gerekir. İnsanlara bu arz ediliyor ve dayatılıyorsa o zaman şunu söylemek gerekir; Var mı bunları izlemek istemeyen ülkenin insanları, neredesiniz?

Yine bir gün düşünürken, aklıma eski dönemdeki köleler geldi. Baktım inceledim bizim asgari ücretlilerden pek farkları yok. Kölelerin yatacak yer, giyecek ve yiyecek ihtiyaçlarının karşılanması gerekir. Bu devre uyarladığınızda ise bunların maddi karşılığı asgari ücreti geçebilir bile. Diyeceksiniz kölelikte özgürlük anlayışı yok. Asgari ücretli çalışanlar özgür mü? Patronu kaç saat çalış derse çalışır, hangi partiye oy ver derse verir, parasını ne zaman verirse o zaman alır, yıllık iznini kullanacağı şüphelidir. Var mı sesi çıkan asgari ücretli, neredesiniz?

Tabiri doğruysa tuzu kuru olup bu zorlukları yaşamayan ama bu durumdan rahatsız olan orta gelir seviyesinde, eğitimli insanlar alanlarda yürür, işçi emekçi haklarını savunur, işçi ölümlerinden kimler sorumlu hani kim ceza aldı der, iş güvenliği yok der, asgari ücretle yaşanmaz der, der de der. Asıl zorlukları çekenler susar. Bazen kaderde bulurlar suçu. Bazen de tahsil yapacak imkanım olamadığından çalışıyorum, sesim çıkarsa işimden olurum der.

Benim için en üzücü nokta ise uyanık geçinen ama insan olmayı beceremeyen yalakalar, siyasi dönem insanları, kendi çıkarlarıiçin başka insanların haklarını gasp eden kişilerin bu toplumda saygı duymasıdır.

Ey işçiler! Ey köylüler! Ey asgari ücretliler! Neredesiniz?