Dünyada en önemli şey denge değil midir? Ay’ı çıkarsanız uzay boşluğundan, dünyanın dengesi alt üst olmaz mı?

İnsan yaşamı da bu şekilde, ülkeler arası ilişkiler de bu bilgelikte devam ettiği sürece; sorunlar çok daha az, gelişim çok daha kararlı olmaz mı?

Dengede kalabilmek; bisiklet sürmeyi veya yüzmeyi yeni öğrenen bir kişi için olmazsa olmaz bir beceridir. İki tekerin üzerinde yahut suyun üzerinde dengede kalabilmeyi başarmak demek; o dengeden ayrılmamak için de gayret etmeyi beraberinde gerektirir. Dolayısıyla makbul olan şey; dengenin devamlılığıdır.

Özel yaşamda da, iş yaşamında da dengeyi sağlamak ve korumak çok önemlidir bu yüzden. Ayrıca özel yaşam ile iş yaşamını dengede tutabilmek de başlı başına bir yetenek ve özen gerektirir.

İnsan ilişkileri denge ile yürür. Karşılıklı ilişkilerin ortak bir çizgide yürütülmesi hem zorluklar içerir hem de zorunluluk gibidir.

Özellikle ikili ilişkilerde, birisinin aşırı fedakâr olması üzerine kurgulanan hiçbir şeyden yarar gelmez. Her şey dengesinde güzeldir. Dengesizlik, yalnızca daha fazla dengesizlik yaratır, krizleri büyütür.

Bireyden biraz sisteme geçecek olursak da; sistemin de kendi içinde bir dengesi var diyebiliriz.

Hani Yeni Dünya düzeninde egemen sistem olan kapitalist sistemi kötüler dururuz. Hatta bizi başka ülkeler kıskanıyor deriz, bizim sanayide ilerlememizi istemiyorlar deriz.

Ancak kapitalizmin merkezinde gözle görülmeyen, ama baştan sınırları belirlenmiş, dünya üzerinde denge oluşturmayı hedefleyen bir anlayış var aslında.

Yani ülkemizin turizmde, tarımda, hizmet sektöründe gelişmesini öngören ve destekleyen kapitalizm, bir başka ülkenin de sanayi devi olmasını bekler. (Bu zamanın şartlarına, çıkar gruplarının taleplerine göre yeniden şekillenebilir elbette.)

Dolayısıyla ülkemizde başka bir ülkeden beklenen bir sanayileşme adımı, sistem kurucular tarafından istenmeyebilir. Bu onların bizim gelişimimizi istemediklerinden değil, global ekonomik yapıda dengelerin değişmesinden korktuklarındandır çoğunlukla.

Var olan dengenin içerisinde dengesizlik yaratan ideolojilerin, inançlarınsa ayrıştırıldığını, yok edilmeye çalışıldığını izleriz. Galip geleni sorgulamaya bile vaktimiz olmaz çoğu zaman. Dengeyi bozanın dengesini bozmaları işten bile değildir.

Diplomasi dilinde de denge siyaseti çok önemli bir rol oynar elbette. Denge siyaseti izleyen nice ülkeler; başarıyla yürütebilirlerse eğer, dünya sahnesinde güçlerini yitirmeden varlıklarını sürdürebilirler.

Osmanlı’nın çöküşüne kadar korumaya çalıştığı, üstelik o dönemin güçlü imparatorlukları arasında başarıyla yürütttüğü denge siyaseti de buna örnektir. Dengeler bozulduğu an, çok şey değişebilir.

Bir ülkede sanat da, müzik de, tiyatro ve sinema da, spor da, eğitim de, siyaset de ekonomi de medya da birbiriyle ne kadar dengeli gidebilirse, o ülke de o denli su üzerinde yüzebilir. Önüne bakıp düşmeden ilerleyebilir. Dengeler ancak kişilerin ya da çıkar gruplarının istekleri doğrultusunda değil, toplum yararına kuruldukça, o ülke insanı mutluluğu yakalayabilir ve sürekli değişen ama aslında değişmeyen pek çok şeyin arasında gücünü kaybetmeden gidebilir.

Dengeli ve sağlıklı günler dilerim.