Bayram da geçti ve herkes eski düzenine geri döndü. Bu bayram mıydı tatil miydi o tartışılır ama asıl beni düşündüren çevremizdeki insanlarla olan ilişkilerimiz. Çok yakınımızdan en resmi olduğumuz insana kadar birbirimizle olan iletişimimiz.

Ne yaptık bu bayram. Adet yerini bulsun diye birkaç ziyaret belki. Ayıp olmasın kutlamadı demesinler diye toplu bayram mesajı. Sanal ortamda da en süslüsünden duvar paylaşımı ile bayram tebriki. Peki bu mudur bayram, bu mudur iletişim, hani içimizle dışımız birdi! Bu mu dürüstlüğümüz, içtenliğimiz? Arayıp sesini duymak çok mu zor? Geniş çevremiz var demekle çıkar ilişkilerimiz mi kastediyoruz?

Bayram tatili fırsatını sahil kenarında geçirme çabasına giren insanlarımız da bana göre yanlış zamanda tatil yapıklarını çok geç anladılar. Trafik ayrı sorun, sahil kenarlarının kalabalık oluşu ayrı sorun, yeme- içme- konaklama ücretlerinin yüksekliği ayrı sorun. Tabi şahsen şehirde kalan biri olarak sokakların boş oluşu, trafiğin olmayışı hoşuma gitti. Göçebe toplumdan geliyoruz ya herhalde ondan toplu bayram göçü yaşadık. Paralar da suyunu çekti, şimdi herkes oturuyor oturduğu yerde.

Oturuyoruz da ne yapıyoruz? Bilgisayar başında ya da elimizdeki telefonu kurcalayarak geçiriyoruz bu sıcak günleri. Kışın yaz gelse de eve kapanmasak dememiş miydik? Dışarıda ise anca kafelere gidiyoruz birlikte zaman geçirmek için. Gözlem yapma amacıyla etrafımıza baktığımızda gördüğümüz,  oturan insanların elinde birer cep telefonu ya mesaj çekiyor ya da internette geziniyor oldukları. Bedenleri orada, ruhları sanal alemdegezinen insanlar…

Sanal ortam fotoğraf paylaşımlarımız da hep beraber ne güzel yiyip içiyoruzu kanıtlama çabası. Fotoğraf çekilmeden birkaç saniye önce elimizde olan cep telefonlarımızı kucağımıza saklıyoruz.  Sofra düzenini fotoğraf çekip paylaşmak için öğrenmiş bile olabiliriz. Bakın ne yiyoruz içiyoruz, bakın ne kadar mutluyuz, geziyoruz tozuyoruz her gittiğimiz yerde check-in yapıyoruz ki herkes nerelere gittiğimiz bilsin, kıskansın.

Ne kadar da önemli bizim için başkalarının bizi düşünmesi, neler yaptığımızı bilmesi, bazen gıptayla bakması ya da kıskanması. Ama bu kadar önemli gördüğümüz insanlarla bayramlaşmak, telefonla görüşmek bize zor geliyor. Aynı masada oturduğumuz insanların sorunlarını bile bilmiyor olabiliriz. Önemli olan orada oturup çay-kahve içip başkalarına mutlu olduğumuzu ya da sosyal olduğumuzu kanıtlama kompleksimiz.

Kendimiz olamadığımız, komplekslerimizi yenemediğimiz, en yakınımızdaki insanı önemsemeyip sanal maceralar peşinde koştuğumuz sürece hayatımız bizim değil, bayramımız bayram değil ve samimiyetimiz samimiyet değil. Ara da bulasın iç huzuru, ara da bulasın bunalımda olmayan insanı.

Ne olacak bizim bu bayramlık hallerimiz!