İSTİHBARAT/VEKALET SAVAŞLARI

İstihbari bilgileri elde etmek, teknolojinin kullanılması kadar, akılcılığında ön planda tutulmasıyla başarıyla sonuçlanacaktır. Konuya olan ilginizi daha fazla artırmak amacıyla yazıma tarihi bir olay ile giriş yapmak isterim.II. Abdulhamid’e 21 Temmuz 1905’de bir suikast girişimi düzenlenir. Suikast’i organize eden Ermeni komitecileridir. Fakat suikastın arkasında birçok ülkenin olduğu da iddia edilir. Her Cuma aynı saatte Yıldız Camiisi’ne ibadete giden Abdülhamid’e bomba yüklü bir atlı araba ile suikast girişimi düzenlenir. 120 kilo bomba yüklü araba patlatılır. Patlama’da, Abdülhamid hiç yara almadan kurtulur.Suikastı düzenleyen birçok yabancı uyruklu kişi yakalanıp,idam edilir.Ancak,bomba düzeneğini ve suikastı organize eden Belçikalı terörist Edouard Joris, II. Abdülhamid tarafından affedilir. Joris’in affedilmesinin karşılığı olarak, Türkler adına Avrupa’da istihbarat çalışması yapması istenmiş ve Abdülhamid tarafından da Joris’e büyük bir miktar para ödenmiştir. Joris, I.Dünya savaşı döneminde, Avrupa’da ve Balkanlar’daki gelişmeleri Abdülhamid’e bildirmiş ve Türkler için önemli istihbarat sağlamıştır.Dünya’daki birçok ülke iç ve dış tehlikelere karşı kendi güvenliklerini inşa etmek amacıyla istihbarat servisleri kurmuşlardır. Gizli servisler, çok yönlü yetkilerle ülkelerinin, düşmanlarına üstünlük sağlamak için çalışmaktadırlar. Ülkemiz’de gizli servislerin yaptığı operasyonlar, her ne kadar duyulmasa da gözümüzden kaçıyor olabilir. 21.yüzyıl, teknolojinin sağladığı imkânlar sayesinde; gözetleme, izleme ve dinleme çağı olacaktır.TBMM ‘nin kayıtlarına geçip gensoru olarak da sunulan ABD’li parapsikolog konularında uzman olan istihbarat ajanlarının Türkiye’nin de belli başlı bölgelerinde, muhtelif alanlarda “medyum”, “büyücü”, diye tabir edilen insanlar ile temasa geçtiği, ziyaret ettikleri gelecek ile alakalı bilgiler almaya çalışarak, rüyaları dinleyerek, bunları daha sonra fizik veriler ile derleyip değerlendirmek amacı ile çalışmalar yaptıkları bilinmektedir. Parapsikologlar uzayda bozulan telekomünikasyon veya casus uyduların tamiri için yapılan çalışmalarından bahsedip, ”metafiziki varlıklardan” yararlanabilir miyiz? şeklinde materyalist kafalarla aşıladıkları, sözde pozitif bilimin bile akıl alamayacağı çalışmalara müdahale edip, çalışmalar yapmışlardır. Sekiz istihbarat alanının dışında, Siber İstihbarat alanı da vardır.Siber İstihbarat’ın doğmasını sağlayan en etkili unusurlar gelişen teknoloji, online sitemleri,veri tabanları’dır. Toplumsal bilgi alanına yönelik istihbarat, karşı istihbarat, saldırıları ve savunmaların tümüne enformasyon savaşı denilmektedir. Enformasyonu denetim altında tutmak, halkı kontrol etmek demektir. Küresel Güçler artık Siber İstihbarat ve Enformasyon Savaşı’na yönelmiş ve bu savaş metodunu uygulamışlardır. 21.yy’da tehlikeler, her istikamette açık havadan veya coğrafi engellere tabi olmayan sosyolojik ve psikolojik yollardan gelmektedir.İletişim vasıtalarının artışı bu etkileri kolaylıkla ulaştırabilmektedir. Üstelik İstihbarat Savaşları’ndaki en etkili unsurlardan biri, medya ve basın’da asparagas haberleri yayarak, toplum üzerinde psikolojik savaş başlatmaktadır. Bir ülkenin jeopolitik konumu onun güvenlik vasıtalarını etkiler.11 Eylül sonrası güvenlik alanında yaşanan özelleşme patlamasından savunma ve istihbarat alanları, en fazla payı aldılar. Özel şirketlere gizli servis ağları kurulması görevi verildi. İstihbarat’ın güçlü olması; hem ordunun rolünün yükseltilmesine,hem de ordunun güç kombinasyonunun gerçek ihtiyaçlar ile uyumlu olmasına yardım eder.Gizli servisler,kendilerine iş dünyasında finans ve yatırım danışmanlığı işlerinden sonra yeni pazarlar bulmak ve görünümlerini kamufle etmek için lobicilik,güvenlik ve kriz yönetimi alanlarına da girmişlerdir.Cumhuriyet’in kuruluşundan 1945 yılına kadar Türkiye’de istihbarat askerlerin sorumluluğundaydı. MİT kurulana kadar, devlet istihbaratının nasıl olması gerektiğine ilişkin çabalar, dünya genelinde olduğu gibi devam etti. Türkler’in istihbarat anlayışı GökTürkler dönemine kadar uzanır. Böru Budun’la başlayan istihbarat çalışmaları, Osmanlı Devleti zamanında Abdülhamid tarafından kurulan Yıldız İstihbarat Teşkilatı ile yükseltilmiş, 1960 yılında kurulan MİT ile devam etmiştir. Tabi ki ülkemizde bu süreçte devam eden fakat fiili anlamda görülmeyen ve bilinmeyen sivil yapılardan oluşan İstihbarat grupları ve çalışmaları olabilir.İstihbarat artık cephe savaşlarını ortadan kaldırırken bir diğer olay var ki o olayda artık cephede ülkelerin askerleri yerine vekaleten savaşları anlatmaktadır.Vekalet Savaşları, son zamanlarda güvenlik konseptinde duyulan savaş metodlarından biridir. Suriye’de devam eden ve küresel güçlerin mücadelesine dönüşmüş bu savaş metodu şekli aslında soğuk savaş dönemini hatırlatıyor.Kavramın kökeni; İngilizce’de “proxy war” yani “Bir güçlü devletin daha zayıf bir devlete karşı kendi çıkarı uğruna saldırı düzenlemek isteyip de bunu kendi yapmaktansa ve askerini tehlikeye sokmaktansa kendisine bağlı bir başka devletin askerini oraya sürmesi” tanımı yapılıyor. Bu terim ilk kez Dr. Pat Walsh’ın İngiltere’nin yayılmacı siyasetini anlatan ve I. Dünya Savaşı’nda İngiltere’nin Türkiye üzerindeki planlarını, Yunan saldırısını ve yenilgisini ele aldığı kitapta kullanılmış. “Vekalet Savaşı” kavramını 1.Dünya Savaşından ziyade tarihin derinliklerinde vuku bulmuş bir çok savaşın kıyısında görebiliriz.Vekâlet savaşlarında, devletler fiilen birbirleriyle savaşmazlar. İki güç’ün birbirine doğrudan saldırmak yerine üçüncü bir tarafın vasıtasıyla mücadele ettiği bir savaş türüdür. Güçler; bazen örgütleri, bazen paralı askerleri veya üçüncü bir tarafı kullanılabilir. Dolayısıyla vekâleten savaş, birbirlerinin müttefikleriyle savaşan veya birbirlerinin düşmanlarına yardım eden iki büyük oyuncu içerir. Terör grupları üzerinden vekalet savaşlarının başlatılması ucuz ama önlenmesi pahalı bir yöntemdir. Bu yöntem aslında bir istikrarsızlaştırma ve yıpratma stratejisidir. Vekalet savaşlarının gündeme gelmesinin sebebi;bazı devletlerin terörizmi doğrudan bir dış politika aracı,pazarlık unsuru veya koz olarak kullanmalarıdır.Küresel ve bölgesel güçlerin yer aldığı Vekalet Savaşları,21. yy’dan itibaren giderek Ortadoğu’da etkisini göstermiştir. Ortadoğu’nun istikrarsızlaşmasında büyük bir etkisi olan vekalet savaşları, Küresel Güçlerin hesaplaşmalarına tanıklık etmektedir. Arap Devrimi’nin başlamasıyla, Ortadoğu’da rol alan Vekalet Savaşı’nın vekilleri, işgalci devletlerin kimliğini gizlemiştir. Ortadoğu’da Vekâlet Savaşları kapsamında ABD ile Rusya arasında yaşanan küresel rekabet gözlemlenmektedir. Aynı zamanda İran, Türkiye ve Suudi Arabistan arasında bölgesel nüfuz mücadelesi yaşanmaktadır. Türkiye bölgede bir oyuncu olarak yer almasına rağmen, bir operasyon coğrafyası durumuna gelmiştir. Son yıllarda sayısız olaylarda karşımıza çıkan, terör örgütlerinin amacı, Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada söz sahibi olmasını ve ekonomik, sosyal ve siyasal alanda gelişmesini engellemektir. 1980’den beri, Türkiye’nin yüz yüze kaldığı terör belası bir vekâlet savaşıdır.Küresel Güçler; YPG/PKK, DAEŞ, DHKP-C gibi terör örgütlerini kullanarak, Türkiye’ye karşı vekalet savaşını başlatmıştır. Bunun en açık örneği Suriye’nin kuzeyi ve Irak’ın kuzeyinde bize karşı kışkırtılan ve saldırtılan YPG, PKK, PYD, HPG gibi terör örgütleridir. Ülkemiz üzerinde planları olanlar, bu savaşın parasal, siyasi ve lojistik destekçileri olduğu gibi, elbette suç ortakları ve bizzat sorumlularıdır. Aynı zamanda, İslâm dünyası’da dini ve lâik kisveli terör örgütlerinin yürüttüğü bir vekâlet savaşıyla karşı karşıyadır. Devam eden Suriye Krizi ile Ortadoğu ile ilgili tüm küresel ve bölgesel aktörlerin Esad Yönetimi ve muhalefet üzerinden taraf olduğu Suriye Krizi de esasında bir vekaleten savaş görünümündedir. Suriye’de süregelen iç savaş çerçevesinde taraflara silah, lojistik ve para desteği veren aktörlere göz gezdirdiğimizde, bu mücadelenin neden bir vekaleten savaş olarak adlandırılabileceğini görebiliriz. ABD’nin Ortadoğu politikası,mevcut hükümet’in kontrolünde değildir. Böyle bir tez, safdilliktir. Çünkü ABD’nin Ortadoğu politikalarını planlayan ve yöneten İngilizler’dir. ABD, İslâm dünyasına yönelik asırlık bir politika izlemektedir. Türkiye başta olmak üzere tüm İslâm ülkeleri de, asırlık tecrübe ve birikimini seferber ederek, vekâlet savaşlarını püskürtmeli ve kaosa da imkan vermemelidir.Önemli vekâlet savaşlarından biri Vietnam Savaşı’dır. Suriye iç savaşında ise Rusya ve İran, ABD ve AB’ye karşı müttefikler. Sovyet-Afganistan vekâleten savaşında ABD, Sovyetlerin Afganistan’ı işgali ile mücadele eden İslamcı mücahitleri açıkça destekledi.Suudi Arabistan ile İran arasında, diğer taraftan İsrail ile Filistin arasında vekâleten savaşlar yaşanıyor.Soğuk Savaş dönemi ve dünyadaki kutuplaşma ile beraber,ABD ve Sovyetler Birliği’nin ideolojik çatışması,iki tarafın müttefikleri veya uydu devletleri arasında birçok vekâlet savaşına sebep olmuştur.Kore Savaşı,iki rakip ideolojiyi benimseyen iki taraf, iki tarafı kızıştırmaya yetecek iç gerilim ve iki tarafın aldığı inanılmaz dış destek, bu destekçilerin müdahalesi ve Kore’yi de aşan bölgesel ve küresel çıkar çatışmaları ele alırsak, vekâlet savaşı tanımını burada hatırlayabiliriz. İşte iki aktörün çeşitli sebeplerle doğrudan çatışmak yerine Kore Savaşı’nda görüldüğü gibi herhangi bir bölgede üçüncü taraflar üzerinden savaşması ve perde arkasından kendi kampını desteklemesine vekalet savaşı deniyor.

 

Teknolojik gelişmelerin görünmeyen yüzü savunma sanayii olması, global dünya’da savaşların yıkıcı askeri teknolojilerle ve çoğunlukla insansız savaş araçlarıyla yapılmasıyla sonuçlandı.Gelişmiş askeri teknolojilerin savaş kazanma ihtimali yüksek görünsede, ironik olarak bunun sosyal ve politik yıkımlarla sonuçlanabileceği görülmüştür.Irak ve Afganistan’da kaybeden ABD, askeri teknolojiler yerine ‘görünmeden savaşmak’ anlamına gelen vekalet savaşı kavramını açıkça icat etmiştir.Küresel Güçler,bu savaş metodu’nu en çok Ortadoğu’da terör örgütlerini donatarak ve finanse ederek göstermiştir.Vekalet Savaşı aynı zamanda,bir ülkenin başka bir ülke içindeki muhalif grupları savaştırmasıdır. Örneğin, Rusya ve Amerika gibi iki büyük devletin savaşması durumunda ortaya yeni bir dünya savaşı çıkacaktır.Bunun yaşanması istenmediği için,bu devletler aracı olarak üçüncü dünya ülkelerini tercih ediyor. Bundan dolayı üçüncü dünya ülkelerine(müttefiklerine) silah ve stratejik yardımda bulunmaktadırlar.Nitekim,İstihbarat ve Örgütler aracılığıyla yönetilen ve yürütülen Vekalet Savaşları, günümüz itibariyle faaliyetleri artık apaçık şekilde uluslararası ilişkilere yansımıştır.

Selametle...

Caner ÇİFTÇİ