Bugün ilk defa bilgisayarın karşısına oturup memleketim olan Denizli’nin bu güzel gazetesi için bir şeyler yazmaya çalıştım. Eğitim alanım iletişim olduğu için kişilerarası iletişimdeki kutuplaşmalar, aile bireyleri ile olan ilişkilerdeki tahammülsüzlükler, ebeveyn çocuk ilişkisi ve kişinin kendisi ile olan iletişimsizliği gibi konuları ele alıp sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Sizlerden gelen eleştiriler veya yorumlar benim kalemime değer katacağı için düşüncelerinizi ve yorumlarınızı tereddüt etmeden paylaşmanız beni mutlu edecektir.

Eleştirel düşünceden yola çıkarak birkaç şeyden söz edelim. Yolda yürürken, otobüste, parkta otururken, aile içerisinde veya ülke meselelerinde en küçük sözlerde bile birbirimize karşı olağandışı tahammülsüzlükler gösteriyor, eleştirinin dozunu kaçırıyor, bağırıp çağırıp karşı tarafı çok kolay bir şekilde kırıyoruz. Bunun önüne geçilmesi çok zor değil aslında. Hepsi kullandığımız dil ve üslup ile ilgili. Dil’in rengi bireyin kişiliğini temsil eder. Şöyle ki; bir kişi konuşurken saldırgan, şikayetvari, negatif ve olumsuz kelimeler ile kendini ifade ediyorsa üslup noktasında sıkıntı var demektir. Bu da kişinin hayatının her alanında agresif bir ömür sürmesine neden olur. Hem kendi hayatını hem de çevresindekilerin hayatını olumsuz yönde etkiler. Sürekli olarak şikâyet ettiği ve olumsuz düşündüğü için her zaman başına gelen olaylar da negatif ve olumsuzdur. Bu problemleri çözmek için önce kafamızdaki algılardan kurtulmalı ve ağzımızdan çıkan kelimelere dikkat etmeliyiz. Zaten bununla ilgili binlerce de özlü sözler var. Örneğin; “sözlerine dikkat et, yarının olur, düşüncelerine dikkat et, kaderin olur” gibi.  Kaderimizi yani geleceğimizi, her şeyimizi belirleyecek kadar önemli olan bu konuda bizler, çok pervasız ve acımasızca kelimeleri ağzımızdan döküveriyoruz. Geride belki de kırılan kalpler, yitirilen arkadaşlıklar, kaybedilen güvenler kalıyor. Belki çok büyük pişmanlıklar yaşıyoruz ama çoğu şeyi de geri döndüremiyoruz. Sevdiğimiz insanlar, dostlarımız elimizden kayıp gidiyor. Belki fiziksel olarak yanımızda kalıyorlar ama ruhen birbirimizden çok uzaklaşabiliyoruz. Çok pişman oluyoruz ama son pişmanlık da işe yaramıyor. İşte dilin rengi bu yüzden çok önemli. Dilin rengini belli eden şey ise algılarımız. Algılarımızın ne yönde olduğuna dikkat etmekte yarar var. Eğer algılarımızı doğru yöne sevk edersek, hayatın her alanına yayılmış olan kontrol mekanizmasını farkına varabiliriz. Algılarımız kendiliğinden doğal bir kontrol mekanizması meydana getirecektir. Yaşam tarzımız olan algılarımız ne kadar düzgün olursa kontrol mekanizmamızda o kadar güçlü olacaktır. Son pişmanlıklar yaşamamak için bu kontrol mekanizmasını güçlü tutacak sağlam bir algıya sahip olmamız gerekiyor.  Kontrol mekanizması gündelik yaşamda güçlü tutmak, yaşam kalitemizi ve insanlarla ilişkilerimizi önemli derecede etkileyecektir. Bu yüzden öncelikle algılarımızı gözden geçirmeli, işe buradan başlamalıyız.

Son olarak; bu vesileyle sizlerle her pazartesi birlikte olacağım için mutluyum. Herkesi saygıyla selamlıyorum.