Sağımız solumuz arkamız önümüz hep şiddet haberleriyle dolu artık. Saklanamayacak kadar çoklar. Gazetelerin her sayfası acı haberleri manşetlerden vermeye çekinmiyor. Eskiden 3.sayfadan okuduğumuz kötü olayları artık her gün her yerde görebiliyoruz. Televizyonlar bu haberlerin izlendiğini gördükçe onlarca çeşit ama hep aynı konuda diziler oynatıyor. Şiddet her yerde: okullarda, hastanelerde, trafikte, evlerde, zihinlerimizin içinde. Fiziksel şiddet ilk sırada, ama o olmazsa psikolojik şiddet de her an her yerde karşımıza çıkıyor. İnsanın yalnızca insana değil, doğaya, hayvanlara karşı davranışları da şiddetten geçilmiyor.

Biz ne zaman bu kadar duyarsız olduk, neden artık vicdanlarımız sızlamıyor bilemiyoruz. Yanlışımız nerede? Yasalarımız neden yetersiz kalıyor? Bizi bu sorunu bitirmek için tutan ne var?

Aklımda bu konuda pek çok soru var, cevapları hazır ama engel olmuyor hiçbir karanlığa. Cehalet en büyük düşman olarak tüm çıplaklığıyla karşımızda.

İnsanların birbirine gerçekten değer vermeyi bıraktığı, her şeyin maddiyata dayalı olduğu bir düzende çok da şaşırtıcı gelmiyor aslında. Koca bir çarpık sistem var, insanı birbirinden soğutan, sınırlı kaynakların başında kavgaya tutuşturan, acele hayatların arasında bilinmezliğe savuran…

Çözüm ne peki? Nasıl düzelir sorunlar, aslında teorik cevabı çok basit, ama uygulamaya gelince donup kalıyoruz sanki.

En önce refah bir toplum gerekiyor. Gelir seviyesi artarak dengelendikçe insanların birbiriyle kavgası da azalacaktır diyebiliriz.

Aynı zamanda eğitim kalitesinin çok iyi olduğu bir ülke oluşturmak en temel şartımız. Herkes tarafından eşit şartlarda ulaşılabilen bir eğitim sistemi çok önemli. Sadece sınava çalıştıran değil, insani değerleri yeniden hatırlatan eğitimcilere ihtiyacımız var.

Bunlarla birlikte çok güçlü bir hukuk sistemine, caydırıcı yasalara ihtiyacımız var.

Sosyal medyada, medya organlarında şiddetten çok insana değer vermeyi, birbirine güvenmeyi anlatan yapımlara ihtiyacımız var.

Bir de toplum olarak hepimizin uzun bir terapi sürecine ihtiyacımız var. Ruhsal yaralarımızı sarmaya, birbirimizi anlamaya, geleceğe yeniden gülümseyerek bakmaya ihtiyacımız var.

İletişim adı altında kavga dilinin ve küfürlerin değil, sevgi ve saygı sözcüklerinin havada uçuştuğu, insan olmanın şu yalan dünyada her şeyden daha önemli olduğunu yeniden hatırlayacağımız günlerin yakın olmasını dilerim.

Esen kalınız…