Ülkemizde ekonomik sıkıntıların gün be gün arttığı zamanlarda çevremizde 40 yıldır tanıdığımızı sandığımız pazarcımızla, esnafımızla yeniden tanışmaya başladık.

Bir zorunlu güncelleme geldi sanki dillere.

Yöneticiler mecburiyetten halka yalan söyleyebilir, biz buna alışığız. Ancak halkın halka söylediği yalanlar çok tuhaf gelmiyor mu sizlere de?

Misâl, gıda ürünlerinde söylenen yalanlar.

Geçen sene ve bu sene ne zaman çilek almaya kalksam pazardan ve sorsam satıcılara hormonlu mu bunlar diye.

İstisnasız hepsi aynı cevabı verdi il sınırlarımızda: ‘’Evet abla, hormonsuzdur. Bunların cinsi böyle, o nedenle bu kadar büyük çilekler…’’

Ne zaman bakliyat almaya kalksam esnaftan; ‘’kuru fasulye çok kısa sürede pişiyor, tadı da çok güzel…’’ dediler.

Ne zaman bal almaya kalksam pazardan yahut esnaftan; azcık peteğin yüzdüğü bal kutularında, bal renginde sanki bir şurup var gibiydi. Ama onlar bunun gerçek bal olduğunu söylüyorlardı.

Ne de karpuzlar, bir hafta çok iyi diye aldığın tezgâhtan önümüzdeki hafta ‘çok güzel’ diyerek karpuz seçip veriyorlar; maalesef ya içi bozulmaya çok yakın, ya da ham oluyordu.

‘Neyse hadi alayım’ deyip, bazen de gerçekten güvenerek satın alıp ürünleri eve geliyorsun, bir de bakıyorsun ki, şüphelerin doğru çıkıyor.

Ne çilek hormonsuz, ne kuru fasulye kolayca pişiyor, ne de bal o eski yediğimiz bal tadını veriyor. Karpuzlar hele; çeşit çeşit onlarca satıcı var, ara ki bulasın güzel karpuzları.

Biz toplum olarak, yalnızca ekonomiyi değil, ekonomiyle birlikte pek çok değeri de kaybettik sanırım.

İşlerini doğrulukla dürüstlükle yapanları bu yorumun dışında tutuyorum elbette ama karşılaştığım ve eskiden beri tanıdığımı düşündüğüm satıcılara bile artık güvenimi yitirdim sanırım.

İnsanlar ellerindeki ürünleri bir şekilde elden çıkarmanın peşine düştü.

Haklılar mı, haksızlar mı; bu konuda bir şey diyemiyorum.

Çünkü onların yerinde olsaydım; ben de sırf satış olsun diye ürünlerim hakkında yalan söylemeye mecbur kalır mıydım, insanları kandırmak zorunda kalır mıydım… Bunu asla bilemem. Bu nedenle ahkâm kesemem.

Büyük konuşmayı da zaten sevmem. Ama isterdim ki; insanlar, açıklıkla anlatabilselerdi müşterilere; bu ürünü mecbur değilseniz almayın diye. Dürüstlük kazansaydı en kötü ekonomik darlıklarda bile…

Ama sanırım kimse yoğurdum ekşi demiyor, diyemiyor.

Bu zor günler geçtikten sonra; yeniden eski güvenleri kazanmak dileğiyle. Esen kalınız…