Bu sabah uykudan uyandığımda evde ekmek olmadığı geliyor aklıma.

Hemen en yakınımdaki markete gidiyor ve önce ekmeğimi alıyorum. O da ne? Ekmek dolabının üstüne yapıştırılmış inanılmaz bir yazı görüyorum.

---Ekmek 50 kuruş.

Gözlerimi ovuşturup doğru mu okudum diye bir daha bakıyorum ve 50 kuruş yazısını görüyorum. Şaşkınlıkla meyve sebze reyonuna doğru yol alıyorum ve son bir ayda 35 liraya kadar fırlayan domatesin kilosunun 10 lira olduğunu, kilosu pazarda bile 25 liraya olan kuru soğanın kilosunun 5 lira olduğunu, 50 liralarda seyri alem yapan salatalığın kilosunun da 5 liradan satışa sunulduğunu görüyorum. Kabak ise 25 liralardan düşmüş gelmiş 3 liraya. 54-55 lira olan dolmalık biberin kilosu ise 10 lira olmuş. Diğer sebze ve meyve fiyatlarının etiketleri de 5 lira 10 lira.

Kasap reyonuna doğru bakarken, kilosu 300 liralara dayanan kıymanın 40 lira olduğunu görünce bir çimdik daha atıyorum kendime.

Ben rüyada mıyım diye kimseye çaktırmadan kolumu bir kez daha çimdikliyorum. Bu gidişle vücudumda morarmadık yerim kalmayacak galiba.  Offf müthiş acıyor. Uyanığım yani. Kasaya ödeme yapmaya gittiğimde ne olduğunu soruyorum. Tezgahtar kız ağız dolusu gülümseyerek yanıt veriyor sadece..

Başımı iki yana sallayıp ne olduğunu anlamadan sersem sepelek apartmandan içeri adımımı atıyorum. Bir bakıyorum doğalgazla elektrik faturaları gelmiş.

Faturaları elime alıp bakıyorum..Aaaa o da ne? Doğalgaz 100 lira. Elektrik ise 35 lira gelmiş. Elimde faturalar bir şok daha yaşıyorum. En az 650-700 lira gelen doğalgazım 100, 250 liradan bir kuruş aşağı gelmeyen elektriğim 35 lira.

Ben kafayı sıyırdım, ya da bir türlü uyanamadığım bir rüyanın içinde debelenip duruyorum diye düşünüyorum.

Evimin kapısını açıp içeri giriyorum. Çayı ocağa koyduktan sonra internetimin başına geçip ülkede neler olup bitiyor bir kontrol edeyim, belki bu tuhaflıklara bir açıklama bulurum diyorum.

Haberlere göz gezdirirken bir bakıyorum, depremzedelerimizin yıkılan evleri ve binaların yerine en sağlamından evlerin yapıldığını ve bu konutlara karşılık hiç birinden beş kuruş alınmayacağını yazıyor her yerde.

Diğer habere göz atıyorum  yüzde 55’lerde dans eden enflasyon oranımız yüzde 15’lere düşmüş.

Önce tüm insanlarımız gibi gülümsemeyi bile unutmuş yüzümde hafiften bir oynama oluyor. Aman aman gülmeye mi başladım ne?

Haberler gözümün önünde arka arkaya dans ederken, ülkede 15 yılda 10 kat artan kayıtlı işsiz sayısının hızla düşüşe geçtiğini, işsizlere iş kapılarının ardına kadar teker teker açıldığını okuyorum. Üniversite mezunları mı? Onların da hepsi bitirdiği okullara göre iş kollarına yerleştirilmeye başlamış bile.

Bir sonraki habere baktığımda gözlerime inanamıyorum. Asgari ücretle, emekli maaşları ortalama 30 binlere çıkmış. Dudaklarımın biraz daha yukarı doğru çekildiğini ve gülümsememin neredeyse kulaklarıma kadar vardığını duyumsuyorum.

Açlık sınırına göz atıyorum ve 8 binlerden neredeyse sıfır rakamlarına düştüğüne şahit oluyorum.

Baktığım her haberde insanlarımız için inanılmaz güzellikler görüyor ve sonra arkama yaslanarak oynattığıma karar verirken gözüm duvardaki takvime ilişiyor.

1 NİSAN!..

Anlattıklarım 1 Nisan şakası değil de, yaşadığımız bir gerçek olmalıydı ama ne yazık ki acı bir şaka.

Eskiden 1 Nisan şakalarımız bile eğlence dolu olurdu. Şimdi ise acıtıyor.

Tüm insanlarımızın hak ettiği insanca yaşama kavuşmaları dileğiyle.

Sağlıcakla kalın.