“Aşırma”(intihal), başkalarının düşüncelerini, görüşlerini bilgi kaynağını bildirmeden ve atıfta bulunmadan bilinçli olarak ya da farkında olmadan alıp kullanmak ve kendi görüşünüz gibi sunmaktır [1].

Öğrenciler için acil yetiştirilmesi gereken ödevler esnasında sıkça başvurulan bir yöntemdir. Zamansal kısıtlamaları bahane eden öğrenciler zaman etütlerini kafeteryalar vs ile kendilerince verimli kullandıklarını düşündükleri için kopyacılık/aşırma kolaycılığını tercih ederler. Cümleleri aynen almak kadar, aynı anlama gelecek şekilde yeni cümlelerle kurmak da intihale girmektedir. Akademik çalışmaların özgünlüğü, literatür taraması dediğimiz kısım zaten var olan kaynaklarda neler denilmişin incelenmesinin akabinde kendi değerlendirmelerimiz, bakış açımız, materyal ve metodlarımız ile bulduğumuz ve/veya ulaştığımız sonuçları kapsamaktadır. Yapılan herhangi bir akademik çalışmanın özgün kısmının kaynak gösterilmeden yazarın kendi görüşleri/bulgularıymış gibi verilmesi etikle uyuşmamaktadır. Haliyle hayatlarında bu hassasiyete sahip olmaları adına öğrencileri gerek ders içi ödev ve sunumlarda gerekse mezuniyet tezlerini hazırlarlar iken bu konuları dikkatlice vurgulamak gerekmektedir.

Facebook, twitter gibi sosyal medya kanallarında da sıkça aslında intihal ile karşılaşıyoruz. Bir romandan alıntıyı kendine uygun bir resimle sanki kendine ait sözlermiş gibi paylaşanlar, o anki duygu durumları ile herhangi bir blogdan alıntı yapanlar… Ve muhtemelen pek çoğu, alıntı yaptıkları o kitabı dahi okumadan; bir deryaya dönmüş internet ortamında iki anahtar kelime ile eriştikleri metin öbeklerini kopyalayıp yapıştırıyorlar. Google arama motoru ile girdiğinizde de orijinal metne kolaylıkla erişebiliyorsunuz.

Peki, maksat ne? Çok kültürlü, çok bilgili göstermek mi kendimizi? Velev ki, bu diyelim sanal bir kültür ve popülerliğin bize getirisi ne ve nereye kadar? Gerçek hayatta anı cümleleri ezberiniz iyi ise kullanabilirsiniz belki de, değerlendirmeyi yapan siz değilseniz başka bir konuda değerlendirme yapabilmeniz, sonuç sunabilmeniz mümkün olmayacaktır. Ayyy bir dakika hemen girip internetten bakayım diğer UZMANlar ne demişler mi diyeceksiniz?

Eleştiriyi sevmiyoruz. En kolayı da iletişimi kesmek gibi geliyor. “Haklısın, bundan sonra dikkat edeyim” yerine, “balon sanal popülariteme sivri sözlerinle dokunma” demeye getiriyoruz. Oysa alıntı yaptığınız romanı verseniz belki takipçileriniz de o romanı okuma konusunda ilgi duyabilirler. En büyük sorunumuz değil mi zaten okumamak. Öğrenciler sözde okuyorlar da okulları, bir metni kopyala yapıştır yaptıktan sonra anlam bütünlüğü açısından bir kez okumuyorlar. Çağdaş medeniyet seviyesi hedefliyoruz ancak 3-5 kaynaktan okuyup bir konuyu üstüne kendimiz bir değerlendirme yapamıyoruz.

Projelerde de böyle. Sanki ilk kendisi bulmuş, kendi yapıyormuş gibi tavır takınan öyle çok ki? Projelerde de özgünlük, çarpan etki, başarı ölçütleri ve b planı gibi öngörüler ile birlikte çalışmanın orjinalliğini belirler. Zor mu ki “Falan kurumun yaptığı falan projeyi yerelleştiriyoruz. Çünkü burada bizim vatandaşımızın şu gerekçeler ile buna ihtiyacı var ama şu açılardan da uygulanmış diğer yerden farklıyız ve biz projemize bu kısımları da ekledik” demek.

Kendince yöntemleri olmalı insanın. En önce kendini bulmalı, kendini bilmeli. Aynaya bakmaktan, hatalarını kabullenmekten ve sonrasında düzeltmeye çalışmaktan çekinmemeli. Fayda üretmek maksat ise bunu kaynak göstererek yaptığınızda samimi olduğunuz o yardımdan ve yararlı olmaktan bir şey eksilmiyor da, diğer türlüsü menfaat elde etme çabası gibi algılanıyor.

Uyarmakla mükellefim etrafımdakileri, istediğimi yaptırmakla değil elbet. Bundan sonrası uyardım diye engelleyenlerin de, bundan sonra dikkat edeyim deme büyüklüğündekilerinden de kendi tercihleridir. Farkındalık oluşturabilmek için  ben yazmaya devam edeceğim. Sadece hatayı yapanlar değil, takip edenler de, orijinal düşüncelere hak ettiği değeri versinler, intihaller için de hiç yoksa beğen tuşuna basmasınlar diye.

Muhabbetle

[1] http://ueam.metu.edu.tr/intihal