Esin Aysan Pişik | Yaşam Koçu, Bilinçaltı & Regresyon Terapisti
Bazı insanlar her zaman neşeli görünür. Hep gülerler, herkese yardım ederler, ortama ışık saçarlar. Ama geceleri sessizce ağlayan bir yanları vardır. Bazıları ise aşırı kontrollüdür, her şeyi planlar, hata yapmaktan korkar. Çocukken yaşadığı çaresizlik duygusunu bir daha hissetmemek için güçlü görünür.
İşte burada karşımıza travmalarımızın taktığı maskeler çıkar.
Travma yalnızca büyük olayların izleri değildir; bazen yıllarca hissedilmeyen bir sevgi, bastırılan bir duygu, söylenmemiş bir söz de içimizde yankı bırakarak bir savunma şekline dönüşür. Bu savunma çoğu zaman “maske” şeklini alır.
Travma, doğrudan ifade edilmesi zor bir deneyim olduğu için, zihin onu saklamaya ve görünmez kılmaya çalışır. Fakat bu görünmezlik, davranışlarımızda maskeler olarak kendini gösterir. İşte birkaç örnek:
Çocukluğunda ihmal edilmiş ya da sevgisiz büyümüş biri, “sevilmek için hep güler yüzlü olmalıyım” inancını geliştirir. Bu kişi, üzüldüğünü ya da yorulduğunu asla belli etmez. Gülümsemesi, onun acısına örülmüş görünmez bir duvardır.
Şiddet ya da kontrol altında büyümüş biri, zayıflık göstermenin tehlikeli olduğunu öğrenir. Bu kişi, yetişkin hayatında asla yardım istemez, ağlamaz, duygularını bastırır. Çünkü savunmasızlık, onun için geçmişte can yakan bir deneyimdir.
Sürekli eleştirilmiş bir çocuk, “hata yaparsam sevilmem” mesajını içselleştirir. Yetişkinlikte her şey kusursuz olmalı, kontrol elden bırakılmamalıdır. Bu maske, derinlerde yatan değersizlik duygusunu örter.
Bazı kişiler, her şeyi hafife alır, hiçbir şeyin onları etkilemediğini iddia eder. Oysa bu kaygısızlık, çocukken yaşadıkları duygusal fırtınalara karşı geliştirdikleri bir zırhdır.
Maske takmak, kötü bir şey değildir. Bilinçaltı bizi korumak için o maskeyi üretir. Ancak sürekli maskeyle yaşamak, insanın kendi öz benliğiyle bağlantısını koparır. Zamanla kişi, kim olduğunu bile unutabilir.
Travma ile yüzleşmek, maskeleri fark etmekle başlar. “Ben gerçekten mutlu muyum, yoksa mutlu görünmek için mi çabalıyorum?”, “Sürekli güçlü durmaya çalışmak, aslında içimdeki kırılganlıktan mı kaynaklanıyor?” gibi sorular, içsel dönüşümün kapılarını aralar.
Unutma ki; maskeyi çıkarabilmek, cesaretin en saf hâlidir. Ve bu cesaret, iyileşmenin ilk adımıdır.
Şunu bilmelisin: Maske takarak hayatta kalmaya çalıştığın tüm zamanlar için kendine şefkat göster. O maskeler, o dönem için en iyi yoldu belki de… Ama artık onları nazikçe yere bırakma zamanı gelmiş olabilir. İçindeki saf, gerçek, kırılgan ama güçlü seni görmek; en derin şifanı başlatır.
Sağlıcakla kalın…