Atatürk bir ulusun yaşamında eğitimin önemini belki de en iyi anlamış, anlatmış devlet kurucusu ve Cumhurbaşkanı idi.

Hayatının en son anına kadar ülkesine hizmet etmiş olan bu büyük insan; “Benden sonra beni benimsemek isteyenler bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar” demek suretiyle kurduğu cumhuriyete sahip olunmasını ve çok çalışılarak bilimde ileri bir seviyeye çıkılmasını arzu ve temenni etmiştir.

Atatürk’e göre, ekonomide, sağlıkta, sanatta, sporda nerede bir problem varsa onun temelinde eğitim yatmaktadır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk eğitimle ilgili “En önemli ve verimli vazifelerimiz milli eğitim işleridir. Milli eğitim işlerinde kesinlikle zafere ulaşmak lazımdır. Bir milletin gerçek kurtuluşu ancak bu şekilde olur.

Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözleriyle de eğitimin bir toplum için ne denli önemli olduğuna dikkat çekmiştir.

Günümüzde eğitimsizlik ve cehalet nedeniyle meydana gelen olaylara, bugünkü köşemde üç örnek vermek istiyorum. Böylece Atamızın ne demek istediği daha iyi anlaşılacaktır sanırım.

…Fizik Tedavi Uzmanı bir doktor arkadaşımıza bir gün yaşlı bir hasta getirirler..Kadın acı içindedir ve durmadan feryat etmektedir. Doktor hastanın nesi olduğunu sorduğunda, yakınları yaşlı kadının eteğini biraz açıp dizini gösterirler. Diz paramparçadır. Doktor şaşırır ve ne olduğunu sorar. Yaşlı kadın bir yandan acı içinde haykırırken, bir yandan da “Doktoooor! Dizlerimde uzun süredir kireçlenmeden şikayetçiyim. Bana çok ağrı veriyordu. Bende porçözün tüm kireçlenme sorunlarını giderdiğini bildiğimden, biz beze porçöz döküp dizime sardım. Aha böyle oldum!” demesinmi?

Güler misin ağlarmısın?

İkinci olay ise şöyle gelişti. Bir gün ailemi ziyaret için memleketime gitmiştim. Yolda yürürken, komşulardan bir kadının evin balkonunda çocuğunun kafasına bir şeyler yaptığını gördüm. Çocuk ağlayıp duruyordu. Önce selam verdim ve arkasından “Hayrola ne yapıyorsunuz, çocuk niye ağlıyor?” dedim.

Kadındaki cevap aynen şöyle oldu..

----Bu körolasıca, okuldan arkadaşlarından bit kapmış. Başı şu anda bit kaynıyor. Kafasına sinek ilacı sıkıp bitleri öldürüyorum. Sinek ilacı her türlü haşereyi öldürdüğüne göre, bunun kafasındaki bitleri de öldürecektir” dedi.

Üçüncü durumu ise geçtiğimiz günlerde Bayramyeri’nde yaşadım. Bayramyeri’nde alışveriş yaparken, bir esnafın tezgahındaki taytları satmaya çalışırken, “Doğalgaz derdine son, Bu taytlar siyatik, lumbago, romatizma, soğuk algınlığı dahil her şeye birebir şifa” dediğini duyunca merak edip o tarafa yürüdüm. Tezgahın başında kadınlar alışveriş yapıyordu. Bir teyze ise, söz konusu taytlardan eline 6-7 tane almış daha da tayt seçmeye çalışıyordu. Yanına yaklaştım ve ---- Teyze torun sayısı çok galiba. Bunların hepsini alacakmısın?” dedim.

Yüzüme dik dik baktı ve ---Bunları torunlara almıyorum. Hepsini kendime alıyorum. Birini doğalgaz faturası, diğerini romatizma ve diğer sorunlarım için giyeceğim” demesin miiiiiii?

Sanırım ağzım uzunca bir süre açık kaldı. Sonra da ister istemez gülmeye başladım.

Teyze gülüyorum diye kızdı ve –Sen ne gülüp duruyorsun, delimisin nesin? Git başımdan” diyerek yanından kovaladı beni..Ama yolda giderken, kendime hakim olamıyor ve halâ gülmeyi sürdürüyordum.

İşte size cehaletin, nasıl komediye dönüştüğüne dair üç örnek.

Yorum sizlerin.

Sağlıcakla kalın.