İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Amerika'nın önderliğindeki Batı bloğu ve Sovyetler Birliği’nin önderliğindeki Doğu Bloğu arasında gerçekleşen ve 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin yıkılmasına kadar 44 yıl süren ekonomik, siyasi, bilimsel, psikolojik, teknolojik çatışma durumu 'Soğuk Savaş dönemi' olarak bilinmektedir.

Sovyet egemenliğinin kırılması ile enerji bakımından zengin olan ve stratejik önem arz eden Karadeniz, Avrupa Birliği ve NATO ülkeleri için önemli hale geldikçe, bölgede kendisinden habersiz yaprak kıpırdasa rahatsız olan Rusya için savunulması mecburi bir bölge olmuştur.

Böylece, günümüze kadar Karadeniz üzerinde Soğuk Savaşı andıran görüntüler izlemek kaçınılmaz hale gelmiştir.

2000’li yılların başından bu yana artık dünyadaki tek süper gücün kendisi olduğunu iddia eden Amerika; Soğuk Savaş’ın bitimiyle NATO’nun hala varlığını sürdürmesi için Batılı ülkeleri ikna etmekle kalmamış, aynı zamanda NATO’nun Rusya sınırlarına kadar genişlemesine çaba sarf etmiştir.

NATO’nun bu genişleme çabası, 2022 Şubatında Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesine zemin oluşturmuştur.

Son yıllarda yakın çevresinde ve özellikle 2011’de başlayan Suriye iç savaşı sırasında Suriye, İran ve İsrail ile ilişkilerini genişleterek Ortadoğu'da ve Doğu Akdeniz'de daha etkin olan Rusya’nın, bugün Karadeniz’de güçsüz ve yalnız bırakılmaya çalışıldığı çok açıktır.

Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra kaybettiği nüfuz alanlarını yeniden kazanmaya başlayan ve Sovyetler Birliği’nin kaybettiği gücü yeniden canlandırmak isteyen Putin Rusya’sı, bugün resmen sadece Ukrayna ile değil, aslında Batı ülkeleri ile savaşmaktadır.

ABD ve en güçlü Batı ülkeleri birleşerek Rusya’ya karşı tarihte görülmemiş ekonomik yaptırımlar uygularken, Rusya küresel sistemin dışına itilmeye çalışılmaktadır.

2000’li yılların başından beri Rusya'dan petrol ve gaz alımını arttıran, Rusya’nın en büyük ticaret ortağı ve müttefiklerinden Çin’in nasıl bir politika izleyeceği ise merakla izlenmektedir.

ABD’nin tek rakip olarak kendisini gördüğü Çin, Batı tarafından Rusya’ya uygulanan ekonomik yaptırımların sonucunda Rusya'nın mali ve ekonomik kaybını telafi etmemesi ve Rusya’nın savaşına malzeme desteği vermemesi için ABD tarafından çok ciddi şekilde uyarı almıştır.

Bölgede hem Ukrayna hem de Rusya ile stratejik ilişkileri olan Çin, şuanda çok hassas bir durumdadır. Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesini her ne kadar ‘ilhak’ olarak kabul etmese de Çin; ABD’nin tehditleri sonrasında, şubat ayının başında ‘sınırsız dost’ ilan ettiği Rusya’ya askeri bir destek sağlamayacağını açıklamıştır. Böylece ABD’nin Rusya ve Çin’in sınırsız dostluğunu, sınırlı bir dostluğa doğru evirme gayretini görüyoruz.

Unutulmaması gereken önemli bir nokta ise, Tayvan meselesinde veya Ortadoğu’da ne kadar karşı karşıya gelirlerse gelsinler; ABD, Çin'in en büyük müşterisidir. Ukrayna meselesinde de bu gerçek bir kez daha karşımıza çıkıyor. Dünya ticaretine hâkim olmak için her zaman ekonomik merkezli bir politika izleyen Çin; bugün de en büyük müttefiki Rusya’nın geleceğinden önce kendi çıkarlarını düşünmektedir.

Özetle, Rusya’nın Ukrayna’ya savaş açması, ABD’nin son zamanlarda istediği amaçlara şimdiden ulaştığını gösteriyor.

Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesi; uzun zamandır birbirinden kopuk hareket eden Batı ülkelerini güvenlik endişesiyle ortak bir düşmana karşı bir araya getirmenin yanı sıra, son zamanlarda iyi ilişkiler kuran Batı ülkeleri ve Rusya’nın arasını bozmuştur.

Ortadoğu’da ve Doğu Akdeniz’de güçlenen Rusya, ekonomik anlamda yıpranırken; ABD’nin en büyük rakibi ve kendisinin en yakın müttefiki Çin’den beklediği desteği bulamamıştır.

Ukrayna’yı işgali sonrasında, Rusya’nın küresel sistemden soyutlanmak gibi ciddi ekonomik sonuçlarını gören Çin’in, ileride olası Tayvan müdahalesinin kendisini düşüreceği konumu şimdiden görmesi de, Çin’in yakın çevresindeki dış politikasını yeniden gözden geçirmesine sebep olmuştur.

Esenlikler dilerim.